7 Mart 2018 Çarşamba

SIĞLIKTA


     Gerekli nasihatleri dinledim. Şimdi onlarda gittiler yalnızım. Çalışmak tek düze bir iş git gel, eh belli bir yere kadar beni mutlu edebilir. Fırınlarda bisküviyi pişirdiği gibi beni de pişirebilir. Beni allı pullu mutluluk vadisine de çıkarabilir mi? Meyve veren ağaç taşlanmaz onu da biliyorum fakat içimde bir şeyler kabarıyor çıtır çıtır sesler çıkartıyor, tıpkı odunun ateşte yanması gibi bazen de o ateş dört bir koldan bana ateş ediyor. Bunlar içimdeki sesler tek tek bu sesleri duyuyorum. Bir yükseliyor bir alçalıyor ama ben hep bu seslerin başında duruyorum nöbetteyim. İçeri iyice girsem sokulsam daha çok gürültü bağırtı ve sesler eski hayallerimi birikmiş öfkemi de içine katıp daha fazla bağırıyorum.
        İşten geliyorum önlüğümü çıkartıyor asıyorum. İşyerinde kurguladığım hayat dönüyor kafamda. Onun otoritesinden beni yönetmesinden de kurtulmalıyım. Havadar güneşli bir odada çayımı yudumluyorum. Başarılı bir girişimci olamadık bir başarı hikayesi sergileyemedik. Elimizle kolumuzla bedenimiz ruhumuzla bu işe bağlandık. Dört bir tarafımızı onunla sardık zincirledik. Bir yere gidebiliyor musun bir akraba ziyaretine? Yok. Bir gezmeye dışarıda yemeğe veya canının istediği yere? Yok. Sadece evden işe işten eve biraz birikimim var desem abartmış da olmam. Kendimize bir saygınlık bir değer var mı dersen? O da yok. Fark edilmiyorsun bile.  Ama hala çalışıyorum. Hala aynı kapalı alana işime gidiyorum gelince de önlüğümü askıya asıyorum. Yalnızlığım çaresizliğim sessizliğim içimde. Ben de isterim elimi masaya sertçe vurup işiniz de sizin olsun demeyi kapıyı sertçe çarpıp gitmeyi. Ama burası da kaçıncı başvurduğum ve işe alındığım iş kapısı. İşte bu yüzden havan kime? Sen ne işine kalkışıyorsun? Diyorum susuyorum.  Sen küçük vasıfsız bir fabrika işçisisin otur kendi kitabını yaz ve oku diyorum. Bu kitap sana yeter bu hayat sana yeter diyorum. Kuzeyden esen rüzgar benim üzerime yapışan koku. Benim de boyum bir metre atmış santim doğru düzgün Türkçe konuşamam iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramam başka bir iş beceremem hayatın içine atılmış küçük bir oyuncuyum. Hayata ve kaderime karşı bir düşmanlığım da yok. O halde? Ah diyorum şöyle bazen rüzgar kuzeyden değil de güneyden taraf esse Toroslardan yıldızların ışıl ışıl parladığı Akdeniz gecelerinde o günler o saatler de gelse. Sonra yorgunluğunun ve uykunun verdiği dalgınlıkla sarı soğan gibi ararmış gözlerin açtı. Seni ancak bu iş paklar bu işte seni iflah da etmez öldürmez de,  sen en iyisi, ‘’Dersini almış da ediyor ezber. Sürmeli gözlerin sürmeyi neyler. Bu dert beni iflah etmez  del’ eyler. Benim dert çekmeye dermanın mı var? Aman aman sürmelim aman,’’ türküsü söyle. Penceren güneyden esen rüzgarın kokusunu duymak yerine kuzeyden gelen rüzgarın kokusunu da içine çek evinin kırık camından yoksulluğuna ve yoksunluğuna da bakarak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder