Sabahları işten çıkan kızları hatırlıyorum
mesela o unutamadığım yorgunlukları var üzerilerinde. Onların gözlerinde
üzerilerinde tek gördüğüm elbise yorgunluk. Ama bu öyle bir yorgunluktu ki
dinlenince de hemen geçiverecekmiş gibi sesleri çatallı gelen boğuk boğuk ses
veren kızlar yollarda sendeleyerek yürüyen kızlar.Sabah sabah bütün şehir
sağmal inekler gibi onların yollarını gözlüyordu. Bisküvi kolonyalı kokulu
kızlar şehri onlar her sallandıkça salındıkça koca şehirde bisküvi kokuyordu. Her evin ocağı da onların yaktığı çıra ile
aydınlanıyordu. Bazı evlerde gök gürültüsüne benzer gürültüler duyuluyordu
patlak veren boşanmalarla uğuldayan ufacık bir delikten sızan gıcırtı gibi ses
çıkartan sonra da yüksekçe çıkan bisküvi kokulu kadından, ''Boşanacağım ulan
senden!'' Diye bağırıyordu.
Sesler iyice kesildiğinde boşanmalar
kesinleştiğinde haklı olup olmadığı tekin olup olmadığı bilinmeyen taraflar.
Eski bir resim gibi ellerinde kalan yaşanmışlıklar her zamanki gibi berrak
izleri vardı zihinlerinde.
Akıldan silinmeyen resimler hikayeler
önümüzde yaşanan olaylar duyulanlar ve geçmişte yaşananlar.
Her duyulan tıpkı içki nasıl şişede
durduğu gibi durmuyorsa öylece olduğu yerde de durmazdı kulaktan kulağa
anlatıla anlatıla yazıla yazıla yeni nesillere aktarılacaktı. Nesiller boyu bir
gelenekmiş gibi sürüpgelen birbirini sürükleyen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder