17 Mart 2018 Cumartesi

İŞTEN DÖNEN KIZLAR


           EBRU
       İşten dönen kızları seyrederek eleştirmeyin çünkü yorumlarınız önemli onların köşeyi dönmeleri ve yolun sonun görmeleri için. Seyircisiz ve eleştirisiz de zevke bir çalışma modeli de olmaz.  Fakat siz yine de geriden geriye izleyin o kızları evleri ve işleri arasında kendi başlarına bırakın. Bakın kızlar geliyor. Şehrin içine giriyor, nasılda omuz omuza yürüyorlar. Her biri de orta halli. Bak şu kızı tanıyorum adı Ebru nasılda canlı kendine özgü mizahı var. Nasılda özgür nasıl da cesaretli kendine güveni var. Üstelik Ebru’nun babası ölünce evin geçimi onun sırtına da kaldı. O da aklını kullanarak kendini bisküvi fabrikalarından birine attı. Tıpkı diğer çalışma arkadaşları gibi aynı koşullarda o da çalışıyordu. Her biri de çok çalışarak dışardakilerin dahi görmediği bir fedakarlık ve özveri içinde, hem kendisini hem de ailesini geçindirecek parayı kazanıyordu. Bu gerçeği onun yaşama sevincinin önüne geçemiyordu. Neşeli gülmelerinin ve çalışma zevkinin. Hatta muhteşem bir şekilde ‘’Ben acılarımdan besleniyorum,’’ bile diyebiliyordu. Çünkü bu noktada hayatla inatlaşma da başlıyordu. ‘’Ben yoruldum hayat gelme üsteme,’’ demektense. ‘’Hayat devam ediyor.’’ Diyordu. Zihnini buna alıştırarak, zihnini berraklaştırıyor özgürleştiriyor dert tasa kaygı, endişe yalnızlık korkusu hepsini alt etme gücünü elde ediyordu. İşinin verdiği güçle de bu zorlukları aşıyordu.  ‘’Ahmak değilim tembel değilim ancak ahmak ve tembel olanlar giderler babalarından harçlık isterler veya babam başımda yok diye hala o günün yasını güderler. Ben güçlüyüm sağlıklıyım kendi paramı kazanabiliyorum. İşim var çalışıyorum. Yıllarca da çalışabilirim yıllarca da bu hayatı sürebilirim. Kimse beni işimden alıkoyamaz. Hem çalışmasan evde otursam ondan bundan ben yetimim diye para dilensem daha mı iyi? Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz. Bir gün o dilendiğin kapılarda bir gün gelecek hızla yüzüne kapanacak, o vakit ne yapacaksın? Bir işe eğilmemişsin bükülmemişsin o vakit ne yapacaksın? Ben namusumla çalıştıktan sonra hiç kimse de benim neşeli çıkışlarım ve özgürlüğüm hakkında da bir söz söyleyemez.’’ Hareketli ve kıpır kıpır çevik kızlar hakkında söyleneneler onların iffetlerine biçtikleri değer. Çalışan kızları çok fazla kaldırımda servis beklerken gördükleri için herhalde böyle de bir değer biçerler. Çalışanların çalışmayanlar üzerindeki etkisi. Çalışanların çalışmayanlar üzerindeki çekiciliği. Evinde çıt kırıldım oturan ellerimin bozulmasın diye bulaşıkları makinasında yıkayan altın yüzüklerini takıp takıştıran vitrin süsü gibi evlerinde oturanlar. Onlarda çalışmanın verdiği o zevki o ince çizgiyi bir geçebilseler o duyguyu bir tadabilseler belki çok daha büyük başarılara da imza atabilirlerdi. Pencere pervazından dışarıyı seyredenler. Hayırsever kaprisli zorba hangisi? O kadın kıyafetinin ütüsünün bozulmamasında ısrarcıydı. Cumartesi komşu gezmelerinde pastalı börekli ev partilerine gitmelere ısrarcıydı. Hatta çok uzaklardan da görülsün diye göz alıcı takıları takar öyle de gezmelerine giderdi. Sanki yaşadığı hayat ömrü ona bir sorumluluk yüklememiş gibi. Halbu ki hastalıkta sağlıkta iyi günde kötü günde bizler içindi. Bu gün belki kocası vardı başında ona bakıyordu. Belki kocasının maaşına o ölünce ona kalacak malını mülkünü parasını bile hesap ediyordu. Bu kadar da olmaz böyle de yaşanmaz ki.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder