FABRİKALI KIZLAR
Bisküvi fabrikasında işe
başladı. Geldi gördü ki işçiler hızlı hızlı acele acele yürüyordu. Elleri de
hızlı hızlı hareketli acemi biri iseniz ellerinizi usta kızlar gibi işin üstüne
götürüp getirmek o ellerinizi yürütmek güçtür. Hep bandın sıralı malın paletlerin
üstünüze doğru geldiğini sanırsınız. Siz de ‘’İmdat! Yine geliyorlar,’’ diye
bağırmak istersiniz sonra birden elektrik doğalgaz su faturaları aklınıza
gelir. Diğer sıradaki arkadaşların konuşurlarken, gülüşürlerken, tartışırlarken,
yüksek sesle bağrışırlarken onların gürültüsü ile sen de iç seslerinin
bağrışlarını duymazsın bu kez. Belki onlarda aynı türküyü söylüyorlar. O
kalabalığın içinde o gürültünün içinde önünde akıp giden bisküvi sıralarını
görüp onlar da susuyorlar.
‘’Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım,’’
mantığı. Acemi işçilik o da nedir?
Çalışmak nedir? İş hayatı nedir? Düşün koca fabrikada, fabrika ne işe
yarar? Kocaman bir işyeri kalabalık bu doku bu koku ve makineler arasında gidip
gelen insanlar belki onlarda kendi kendilerine gizli bir anlaşma yapmışlar
gizli gizli de birbirleriyle anlaşmışlar, o çalışıyorsa ben de çalışırım
mantığı sanki benim ondan neyim eksik? der gibi. Birbirlerine gizli güçlerini
vererek. İçlerindeki ağılarını birbirlerine göstermeyip susanlar. Ya da aynı
derdi birbirlerinde de görüp güç alanlar. Aynı köprüden geçen koyunlar gibi biri
atlarsa diğerleri de atlayacak biri susarsa diğerleri de susacak. Ya da ellere
varda bize yok mu? Ben de çalışırım ben de satın alacaklarımı alırım, sanki koca
fabrika işçileri hep bu koku ve dokudaymış gibi. Uzayıp giden bir zincir.
Bazılarını duyar bazılarını da hiç duymazsınız çünkü belli etmiyorlar,
hissettirmiyorlar, konuşmuyorlar, hiçbir şey söylemiyorlar kendilerini o
kalabalığın içinde aynı kaderi yaşayan onlarca kişi içinde görüp susuyorlar.
Acemi işçi de ortama çoktan
ısınmış alışmış onlar gibi hızlı hızlı yürümeye başlamıştı. O da kararını
vermişti çalışacaktı. Çalışacak mıydı gerçekten? Bilmem belki çalışır.
Bilmiyorum. Hayırlısı yarın belli olur.
Ertesi gün hemen biraz kamburca
kısa boyuyla o tıknaz ağırlığıyla elindeki güç ile iş arkadaşına gülümseyerek
el sallıyor. Arkasında bir başka iş arkadaşı esmer keskin bakışlı ve onun
ardından da beyaz tenli güler yüzlü hepsi de aynı makinadaydı.
Birlikte aynı işi yapmaya gelmiş aynı
yöne gitmeye karar vermiş küçük işçi kızlar.
Aylar birbirini
kovalıyor. Kızlar işten ayrılıyorlar mı? Hayır birbirlerine daha sıkı
bağlanıyorlar daha çok işlerine sarılıyorlar. Bu kararı da kendileri vermişler.
‘’Nereye gidiyorsun?’’
‘’İşe fabrikaya,’’ sanki içindeki sevinci
duymayanlara da aktarır gibi sesindeki yükseklik.
Annesi hayır dualarıyla uğurladı. ‘’Allah
kolaylık versin. Allah yardımcınız olsun.’’
Adımları
daha çok kendinden emin ve sert hayata karşı da kararlı bir duruşu var haklı
mı? Haklı
‘’Bisküvide çalışan kız sen misin?’’
‘’Evet benim.’’
Rabbim kazancınızı bereketli
kılsın. Koca şehre büyük iyilikler de bulunuyorsunuz farkında mısınız?Hem
ailenizin yükünü çekiyorsunuz hem de koca şehre çarşıya, pazara bir canlılık
veriyorsunuz şehir sanayisine esnafına, köylüsüne, evinde oturana, yatalak
hastasına, bakıcısına emzikli bebeye büyük iyiliklerde bulunuyorsunuz. Şehre her
eve aş ekmek getiriyorsunuz farkında mısınız bunun? Sağ olun var olun sizler de
olmasanız koca koca işverenler ne yapar? Tembel çalışmayan babalar kahvehane
köşelerinde oturan kocalar sizin sırtınızdan okuyan kardeşler ne yapar?
Aza kanaat etmeyen çoğu
bulamaz. Kızlarımız da gidişatın kötü
olduğunun farkına varmışlar önce bir tanesi sonra iki üç derken çoğalmışlar
kalabalıklaşmışlar hepsi bir avuç işçi iken şimdi çok kalabalık bir ordu
olmuşlar. Ve kendilerini avutucu bir sesle, ‘’Allah sevdiklerimizin acısını
göstermesin. Ben onlar için kazanıyorum. Onlar mutlu olursa ben de mutlu olurum
onların mutluluğu benim mutluluğum çalışma şevkim. Onlar ki benim yaşam
kaynağım. Onlar sağ olsunlar mutlu olsunlar ben yine çalışırım.’’
Ben de çalışmak istiyorum. Diyen
kızların sesleri gün geçtikçe çoğalıyor.
Evlerinde oturan ben okudum fabrika
işi bilmem diyen kızlar, beynini
işletti, çalışan kızların sözleri beynine işledi onların hızlı yürüyüşleri
ellerini işleyişleri kendisinin de kafasının içinde canlandırdığı örnekler ve
hayattan beklentileri. Ben de çalışırım benim de büyük ideallerim var ulaşmak
istediğim hayallerim var. Bu iş onlara köprü de bana değil mi? Belki bana da
köprü olur kim bilir? Belki benim de kurtuluşumdur kızıl elmayı buluşumdur
belki de ruhumun kurtuluşudur iç sancılarımın son buluşudur.
‘’Nereye gidiyorsun?’’
‘’İşe bisküvi fabrikasına,’’
Bu sözü söyleyen kızın da sevinçten
gözlerinin içi parlamıştı sanki karanlıkta bir yol bulmuş gibi iç dünyası dahi
aydınlanmıştı
Biraz ileride bir erkek iki kadın
aynı yolda birbirlerinin ayak izlerini takip ede ede ilerliyorlardı. Ara sıra
topladıkları meyveleri yiyorlar ara sıra da henüz olgunlaşmamış bir fikir meyve
vermez diye bekliyorlardı. Belli ki burada bu işyerinde karınları tam
istedikleri gibi doymamıştı. Sözünü ettikleri yemekler burada yokmuş iş
değiştirmek gerekiyormuş ama onlarda işlerini değiştirmek istemiyorlarmış
Çünkü kendini güven de hissettiği bir
işyeri ve yaptığı iş de en iyi bildiği iş,
İşi beğenmezlik olmaz şu olmaz bu
olmaz şu iyidir bu kötüdür sanki önüne konulan yemeği beğenmiyormuşsun gibi ki
bu da nankörlüktür.
Neden ben de mesela kuru fasulyeyi
çok seviyorum ama bambayı sevmiyorum. Bu yemeğe hem de yemeği verene karşı
nankörlük mü?
Evet. Nankörlük,
Tamam seçim yap öyleyse, yap ama
başka iş arayanların iş de çalışanların da midesini bulandırma. Çünkü çoluk
çocuğuna ekmek götüren çok insan var burada başka iş arayanlar işsizler var.
Ne kadar çok yüreğin aklın fikrin
iş değiştirme fikri ile yoğruluyorsa da bu fikri gizli tut açıkça söyleme, ince
düşün ve acıma duygunla da birleştir.
Kadın işçiler şen şakrak
gülüşüyorlar sevinçliler, birbirleriyle özledikleri batırık yapmak için
sözleşmişler.
Büyük merhamet, o dedikoducuların
dilleri kurusun,
Kadınların dermanı kesilmiş yorgunlar.
Boyunlarına taktıkları boyundurukları işleri onları yormuş bazılarının da yarası
vardır o yaralarından kan akıyor. Konuşmayın şu sıralar onların ardından
Gerçekten bu asılsız dedikodular yüzünden
kovalamayın kadınları fabrikalardan. Susun. Din adına söylemlerinizle, onun
bunun kızıymış da ya sizin kızınızsa? Aslında kendi kendinizi bıçaklıyorsanız.
Doğanın kanuna karşı gelirmiş gibi. Her birinde bir ah, her biri bir kitap ah
bir açıp okusanız bir dinleseniz de arkalarından konuşmasanız.
Bir ah çeksem karşı ki dağlar yıkılır.
Henüz ayakları yeni sandalyeden sarkmış
bir kız çocuğu iken o da bu şehre bisküvi fabrikasının sunduğu nimetlerinden
yararlanmak için köyünden sıcacık yatağından kalkıp gelmişti. Gelmiş de bu
fabrikaya da sığınmıştı. Yirmi kadar kız birlikte çalışmak ve büyümek için. ‘’Ne
büyüksün sen benim işim ne büyük. Beni
büyüttün, kolumu uzattın ayağa kaldırdın, görmediklerimi gösterdin, uykumdan
uyandırdın. Benim parmaklarım arasında meğer isem ne marifetler varmış, beni bana
tanıttın.’’
Kız çocukları önlerinde akıp giden
sıralara baktılar birbirlerine bağırdılar 'Yetişin sıralar gidiyor,'' bir de dönüp arkalarına
baktılar geldikleri yola ve sonra tekrar bisküvi toplamaya başladılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder