Karaman sis içinde uzaktan ışıl ışıl fabrika ışıkları yanıyor. Şehir
uyuyor. Uyumak. Uykuya dalmak da gececilere yaklaşırken, karınca yuvasına dönmüş fabrikada
kızlara arasında başını bir arkadaşının göğsüne yaslıyor. Bütün yorgunluklar
gürültü ve hemgameler yumuşak bir sessizlikle o göğüste son buluyor. Yataktaki
uyku bile bu kadar tatlı olamaz ama hedefimiz yatakta uyumak anaç uykucu
halimiz o halimizle de uyumak. Şehirde uyanmaya başlamış evlerden
kapılardan bacalardan buharlar yükseliyor. Fabrikalar bacalarına filtreler
taktırmışlar onların saldığı gazlardan şehir etkilenmiyor. Kuzeyden
fabrikalardan gelen servisler sabah sabah birer füze gibi atılıyorlar. Şehrin
üzerine servisler yollardan geçerken çalışanların aileleri bir bir perdeleri
açıp bekleşiyor. Yollarını gözleyenler onları canlı canlı görmek isteyenler. Servisler
yollardan geçerken ifadesiz suratlarla boş gözlerle veya umutlarla onlara gözlerini
dikenler var. Servisle onların yanlarından kükreyerek gazını vererek manevralar
yaparak ilerliyor.
Az sonra bütün kızlar kentin böğründe tekrar çoğalacağız.
Tıpkı yorgun ağır aksak yürüyen ama heybetli görkemli bir gövde gösterisiyle öyle
de havalı ki bir mermi gibi uçacağız bir fişek gibi patlayacağız kent kımıl
kımıl bizlerden konuşacak bizlerden bahsedecek. Hiç birimizi de bilmeden
tanımadan adımız konuşulmadan direk fabrikalı kızlar diyecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder