Dinle beni
Selin, sadece seni etkilemek içinde söylemiyorum. Eğer ki tembellik içine
girerse o zaman içini gagalayan içinde kabaran şeyler o kadar çok olur ki ama
çalışırsan onları iki parmağının arasına alıp bir böcek gibi de ezebilirsin.
Sabah saatlerinde uykusuzsun biliyorum. Tıpkı yüzünden kaymağı alınmış süt gibi
kalakalmışlığın, o seni konuşturuyor. Esmer rengini sarartan zaman, o saatte gözlerine
vuran ışık ve uykusuzluğun, ‘’Ben eşek olduktan sonra,’’ sözünü söylettiriyor. Sana
sırtına vurduğun yükün ağırlığının kamçısını hissettiriyor. O sabah iş çıkışının
yorgun saatleri ki en vasıfsız, çaresiz, tembel, çalışkan işçiman işçiyi dahi
konuşturtabiliyor. O kişi dahi homurdanabiliyor. Sen hiç boşuna söylenme Selin hiç
boşuna görme onları da bu bir genelleme ve yorgunluktan çıkan sözler. Sen
kendini işinle ilişkilendirdiğin sürece de göremezsin zaten bu tür şeyleri
sadece yorgun olduğun saatlere denk gelen bir eziklik dersin ılık bir esinti
gibi geçici. Ama bazıları için de sebeptir. Yorgunluklarını bıtkınlıklarını çeşitlendirir
yineler dururlar, tıpkı bozuk bir plak gibi. Bu onlar için tehlikeli, suyun
altında olana değil üstünde olana bakmak gerekir. Eğer ki sağlıklıysak ve
birbirimize ellerimizi güçlerimizi verip işçi kadınlar ordusunu da kurmuşsak. Bil ki
hayatın kitabını okuyorsun ve kendi hayatının kitabını. Hülya Avşar’ın
hayatının kitabını da değil. Öyleyse boşuna ben işçi olduktan sonra da deme. Bu
bir hayat, bizim hayatımız. Bu bir varsayım, ihtimal de değil. Kesin kes işçi
kızı işçisin işte var mı bundan ötesi?
Öyle ya senin
üzerine binen yük seni ağırlaştırıyor. Seni büyük bir alana hapseden yük.
Parmakların parçalanmış duyguların paramparça gördüğün her yerde bisküvi var. Sağa
sola koşturan hızla hareket eden kızlar var. Çevrende kutular doluyor, boş kutu,
kazan aranıyor. Yeni paletler koyuluyor sonra da onların üzerine kutular
koyuluyor. Sonra o kızlar kendi üzerilerindeki yorgunluğu duygularındaki
tahribatı da görünce ne yapıyorlar? Basıyorlar kahkahayı gülüşüyorlar. Varsın
sırtımıza vurulsun bunca yük varsın eşek olalım. Vardır elbette biz de
dayanıklılık güç. Varsın alsınlar bizden en son gücümüzü bizde vardır elbet
başka dayanıklılık. Kalmaz mı? Biter mi o dayanıklılık? Bitebilir. O kızlar ki
o yassılmış ayaklarıyla paytak paytak yürürlerken bir gün bir de bakmışsın ki
hiç gelmeyebilir. Başka işler de başka kulvarlarda yüzebilir. Önündeki bir
başka manzara onun içindeki duygularında çiçek açtırabilir.
Her bir kız
farklı bir resim. Mahremiyetin ve çalışma azminin mucizesini resmeden,
karakalemle yazılmış yazgıları. Bazıları hala arabest müziğin etrafında
bazıları rock, bazıları hala endamı güzel yürüyorlar. Her biri de burada
bisküvi fabrikalarında işçi olduklarının sinyallerini veriyor. Onlara bakınca
her birinde işçiliğin kitabını okuyorum. Her biri de tek tip kıyafet içinde oysa
ne kadar da birbirinden farklı birbirinden değişik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder