21 Mart 2018 Çarşamba

''BEN EŞEK OLDUKTAN SONRA''


      Dinle beni Selin, sadece seni etkilemek içinde söylemiyorum. Eğer ki tembellik içine girerse o zaman içini gagalayan içinde kabaran şeyler o kadar çok olur ki ama çalışırsan onları iki parmağının arasına alıp bir böcek gibi de ezebilirsin. Sabah saatlerinde uykusuzsun biliyorum. Tıpkı yüzünden kaymağı alınmış süt gibi kalakalmışlığın, o seni konuşturuyor. Esmer rengini sarartan zaman, o saatte gözlerine vuran ışık ve uykusuzluğun, ‘’Ben eşek olduktan sonra,’’ sözünü söylettiriyor. Sana sırtına vurduğun yükün ağırlığının kamçısını hissettiriyor. O sabah iş çıkışının yorgun saatleri ki en vasıfsız, çaresiz, tembel, çalışkan işçiman işçiyi dahi konuşturtabiliyor. O kişi dahi homurdanabiliyor. Sen hiç boşuna söylenme Selin hiç boşuna görme onları da bu bir genelleme ve yorgunluktan çıkan sözler. Sen kendini işinle ilişkilendirdiğin sürece de göremezsin zaten bu tür şeyleri sadece yorgun olduğun saatlere denk gelen bir eziklik dersin ılık bir esinti gibi geçici.          Ama bazıları için de sebeptir. Yorgunluklarını bıtkınlıklarını çeşitlendirir yineler dururlar, tıpkı bozuk bir plak gibi. Bu onlar için tehlikeli, suyun altında olana değil üstünde olana bakmak gerekir. Eğer ki sağlıklıysak ve birbirimize ellerimizi güçlerimizi verip işçi kadınlar ordusunu da kurmuşsak. Bil ki hayatın kitabını okuyorsun ve kendi hayatının kitabını. Hülya Avşar’ın hayatının kitabını da değil. Öyleyse boşuna ben işçi olduktan sonra da deme. Bu bir hayat, bizim hayatımız. Bu bir varsayım, ihtimal de değil. Kesin kes işçi kızı işçisin işte var mı bundan ötesi?
      Öyle ya senin üzerine binen yük seni ağırlaştırıyor. Seni büyük bir alana hapseden yük. Parmakların parçalanmış duyguların paramparça gördüğün her yerde bisküvi var. Sağa sola koşturan hızla hareket eden kızlar var. Çevrende kutular doluyor, boş kutu, kazan aranıyor. Yeni paletler koyuluyor sonra da onların üzerine kutular koyuluyor. Sonra o kızlar kendi üzerilerindeki yorgunluğu duygularındaki tahribatı da görünce ne yapıyorlar? Basıyorlar kahkahayı gülüşüyorlar. Varsın sırtımıza vurulsun bunca yük varsın eşek olalım. Vardır elbette biz de dayanıklılık güç. Varsın alsınlar bizden en son gücümüzü bizde vardır elbet başka dayanıklılık. Kalmaz mı? Biter mi o dayanıklılık? Bitebilir. O kızlar ki o yassılmış ayaklarıyla paytak paytak yürürlerken bir gün bir de bakmışsın ki hiç gelmeyebilir. Başka işler de başka kulvarlarda yüzebilir. Önündeki bir başka manzara onun içindeki duygularında çiçek açtırabilir.
       Her bir kız farklı bir resim. Mahremiyetin ve çalışma azminin mucizesini resmeden, karakalemle yazılmış yazgıları. Bazıları hala arabest müziğin etrafında bazıları rock, bazıları hala endamı güzel yürüyorlar. Her biri de burada bisküvi fabrikalarında işçi olduklarının sinyallerini veriyor. Onlara bakınca her birinde işçiliğin kitabını okuyorum. Her biri de tek tip kıyafet içinde oysa ne kadar da birbirinden farklı birbirinden değişik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder