30 Mayıs 2018 Çarşamba

ÇARESİZİM ÇARESİZ



      MAĞDURUM DA MAĞDURUM
       Her gün yaşadığımız hayatın bir noktasından şikayet ederiz. Şu olmamış bu olmamış neden eksik neden fazla neden dengeli bir hayatım yok, çalışıyorum neden kaliteli bir yaşantım yok. Diye, sonra hayatında olumsuz gördüğün bazı olayları kişileri düzelmesini istersin beklersin düzelmezler kavgalar gürültüler kopartırsın feryadı figan edersin fakat her zaman sert bir kayaya çarpmış misali yerine oturur kalırsın. Neden? Neden? ‘’Kalk şu yolumun üzerinden.’’ Diye kendi kendine söylenirsin, dövünürsün inadına olayın üstüne üstüne gidersin farklı yollar denersin karşındaki olayı veya kişiyi kendi doğruna düz getirmek için. Hayatının dengede durması için. Fakat yine de hayatın istediğin gibi olmaz sonuç değişmez. Tam pes ettiğin noktada tamam dersin ben de bu olayla veya kişi ile yaşamayı öğrenmeliyim dersin kabul edersin eğilirsin büğülürsün yavaş yavaş ona benzersin. Yıllar önce hiç onay vermediğin olaylara davranışlara daha sonra bakmışsın ki sen iki kat daha fazla yapmaya başlamışsın onun gibi olmuşsun sonra kendi kendine sorarsın bu ben miyim? Dün ben ne idim? HANGİ BEN DOĞRU? Sorusunu sorarsın. Karşındaki olayla veya kişi ile aynı tavrı sergilediğinden sorun çıkmadığından kendini mutlu zannedersin aslında iç benliğin ta içinde kopan fırtınalarda sen, sen değilsin bu böyle olmamalı ben burada olmamalıyım dersin sessizce. Neden sessizce? Aslında mutluluk oyununu oynamak senin de işine geliyor. Sırtında yumurta sepeti yok sorumluluk yok, savunma mekanizmanı çalıştırmıyorsun karşısındaki olaya veya kişiye karşı sıkılmış yumruklarla beklemiyorsun. Çünkü karşında düzeltmek istediğin olay veya kişi ile özdeşleşmişsin. Onlar gibi olmuşsun çaresizce çaresizliği öğrenmişsin. Farkında olmadan. 

20 Mayıs 2018 Pazar

DİLİN ZEVKİ

       Dil gerçekten harika bir organdır. Son derece keskin tat alma duyusuna sahiptir. Aldığı tattığı tatta da yanılmaz bir organdır. 


     Elimizde tuttuğumuz poşetine aldandığımız çağın nimeti olan bir çikolatalı ürünü inceleyelim. 
İlk dikkat çeken şey görüntü gözlerle gördüğümüz gözlerle albenisini tahlil edeceğimiz, fakat onu tatlı bir hayale sürükleyen de gözler değildir. Onu tadan dil damak zevki tadınca aldığın lezzet dilin keskin özellikleridir sana bu duyguları yaşatan.  Dış görüntüsü ister som altından olsun ister turuncudan o tatmış olduğu lezzetin ondaki haz kapılarını da açan kaybolmayı  ondaki değişiklikleri sağlamadıktan sonra dış görünüş o tadın  yanında da önemsizdir.  
      Beş duyu organımızdan biri olan dil ağza açılan kapı bir bakkal dükkanı gibi renkli bir poşet gördüğünde onu ilgilendirmez o içinde açan çiçeklere bakar bu sebeple damak zevki poşetin görüntüsünden daha önemlidir. Çünkü damak o tadı tatmış ve asla unutmamaktadır. O tat ki damağında uzun sürede  kaybolmamaktadır. Zamanla da onun hakkında izlenim biriktirir kokusu tadını hiçbir zaman da unutmaz.






DİŞİMİN GOVUĞU


        Bu işe de bir çare bulmak lazım işimiz zor. İşimiz insanlara damak tadında yiyecek sunmak  gerçi insanlara damak tadını uyaracak uyandıracak o kadar  çok çeşit  var ki.   ''Var de'' iyisi var kötüsü var. Bir kez tattınız mı? Sevmediniz mi? Beğenmediniz mi? Bir daha dönüp  almazsınız. Neden? Alternatif ürün çok da ondan insanın canı hangi tadı isterse hangi tadı severse canı isterse veriyor parayı alabiliyor. 



      Örneğin bir kişi 80 gram bir çikolataya iki buçuk lira verebilir.  İlk defa tatmak için. İkincisinde de biraz düşünebilir.  Üçüncüsünde de kendisini damak tadının isteğine boyun eğer ve kendini o tadın cazibesine teslim eder.  Damak tadı için durum bu, daha yukarısını verip almak ta var hele bir de albenisi varsa ''al beni al beni,'' diyorsa şöyle etkileyici bir isim göz alıcı bir selefon çabucak modası geçmeyen bir tat için yoksa bu kadar çaba emek neye yarar? 


    Söz gelimi Türkçe de dişinin govuğu denilen bir yer var oraya değmeli yediği şey damağına dokunmalı kendisiyle ilgili üç beş söz söyletmeli  ama yenip de poşeti bir kenara atılınca o tat da unutulunca hani işte yok oldu. 

       Müşteri yenilik ister çeşit ister müşteri aynı malı dönüp bir daha almak ister. O malı terekte görmek ister.

         

19 Mayıs 2018 Cumartesi

ELEŞTİRİLEN MAMUL

     Diliniz o tatla buluştuğu zaman damağınıza değdirdiğiniz an sizin için değerlidir. Ölçü odur. 
    Ancak pek az insan bu değerin farkına varır. Sadece yer geçer gider. Doğal ve kaba olarak olay budur. Ne var ki yemek mi önemlidir? Yoksa o yediğinden tat almak haz almak mı önemlidir?  O tada düşkün olmak hemen de raflardan bulup almak önemsiz bir eylem midir? Öylesine sizin açlığınızı yatıştırmak adına. Eğer ki bir tat sizi alıp başka diyarlara taşımıyorsa sadece yeme dürtünüzü kamçılıyorsa o tadı eleştirin. Çünkü o tat yemekten başka duygulara da değinmemiş.  
     
   Aslında o yeme anı duygulara kattığı şey onu yemekten de önemlidir. O an ki o an çok önemlidir. Her yer de çok az göze çarpan bir değer farklılığı bu bakımdan bir tadı alıp yerken dış görünüşe de bakarak değil sizin o anki duygularınız değiştirip değiştirmediğine de bakın.  Zihninizde bazı şeyleri de değiştirip değiştirmediğine sizi eski halinizden alıp güzelleştirdiğine dünyaya bakış açınızı bile değiştirebileceğinize buna bir katkısı oluyor mu? Ona bakın. Tabi ki her şey tam o tadı damağınıza götürdüğünüz an zihninizin bir kurmacası oluyordu.
    Eleştirdiğiniz tadı başka tatlarla karşılaştırmadan o tat hakkında kehanette bulunmak o an eski üretilmiş tatları da düşünürken onlar için söylenen sözlere da kulak vermek gerekir. Bazıları da birbirine saldıran tatlar değil birbirine benzer tatlar niteliğindedir. Buda sadece rekabet piyasasında karşı gelmek değil kabullenmek demektir. 
      Hammaddeleri gereği her biri birbirinin aynısı hangisinin olduğu önemli değil fakat özünde aynı olsa da mutlak tadında bir fark bulunurdu. Onu yediği an kendisi değil bir başkası olduğunu da düşündürürdü. Onun özünde sanki kendisini bulurdu. Özünde o kakao tozlarının zerrelerinden meyve tozlarından o el değmemiş aromatik kokularında getirdiği egzotik havayı koklar kendini de sağa sola dağılmış ezilmiş yumuşamış bir şekle getirir öyle de düşündürürdü. Çikolatalı ürünlerin özü aynı olmakla birlikte geçirdikleri başkalaşım değişim yenilikçi fikirlerle onu yiyenin de şekli değiştirirdi. 

18 Mayıs 2018 Cuma

BİSKÜVİNİN DAMAKTA BULUŞMASI

 Bisküvi çeşitleri çikolata, gofret, şekerleme kraker o kadar zengin ve çeşitlidir ki sadece hepsinin geçirdiği işlevler ayrı ayrıdır.
   Kullanılan malzemelerle birlikte sanırsınız ki hepsinin de ayrı ayrı bir hikayeleri vardır.  
Bisküvi adı altında bu kadar çok çeşitlilik zenginlik ve hareketli tatlar gerçekten de gönüllerde de taht kurmaya ve damaklarda son bulmaya da hak kazanmıştır. Hemen hemen nesiller boyu sürüp giden ve uzayıp da gidecek olan lezzetler yumağı çeşitler denemeler. Daha uzun sürede  zaman değişimlerine göre de uzayıp  gidecektir. Bitmeyen bisküvi. Bu tahıl toprak ürünleri olduğu sürece de bu tatlar bitmez. Zaman zaman bir biri üstünlük gösterecek bir biri ardına sıralanacaklar ama asla tükenmeyecekler kelimenin tam anlamıyla doyumsuz bir lezzet gibi midemize o sonsuz deliğe indirmeye devam edeceğiz. Bu dayanılmaz tatlar dilimizle, damağımızla, tat ve lezzetiyle her insanla bir bir kaynaşmıştır. Bazılarına yabani bazılarına sıcak ve neşeli damağına gelip giden tatlar elbette olmuştur ama her tadı tatmak her tattan da zevk almak da mümkündür. Çünkü her biri de tüketicinin damaklarında buluşmak için marketler de bakkallarda reyonlarda koşuşup dururlar. Daha sonra da birbirlerine yer açmak için itişip kakışırlar. Daha sonra bir çocuğun elinde uçarak kaçarak uzaklaşıp giderler. Kocaman açılmış bir ağızda son bulan ağız suyunun akıntılarıyla dişleri arasında kopup gelen kocaman parçacık gibi yine ağzın köpüklü sularından mideye atılır lop diye yutulurlar. Yiyen kişinin ağzında yeni bir parçacık yeniden ağızda çiğnenir lezzette yükselirler tekrar mideye düşerler. Orada bir yığın halinde memnun midenin bir köşesinde sıkıca birbirlerine sarılırlar. O kişi o tat sıkı sıkıya da dost olmuştur. Bütün bunlar sıradan rastgele hareketler gibi görünürse de günlük işlerinizde aslında hiç de öyle değildir. Aslında o tat ve sizin aranızda gizli bir ilişki de vardır. Sizin işlerinizi de düzen koyan ilmek ilmek sizi işinize bağlayan adaptasyonunuzu sağlayan. Bazı tatlar sanki bir gezintiye çıkmış izlemini verir. Bazıları onu yerken kaybolup gidersiniz sanki bazıları da tamamen onunla bütünlük sağlar işlerinize yardımcı olur. Bazıları yine o hayat mücadelesi içinde bir ışık bir nefes gibi gelir. Neşeli ve tatlı her zaman ustaca hazırlanmış lezzetler bir takım formül değişiklikleri ile de uzayıp giderler. Bazen kedinin yumağı karıştırdığı gibi o formüller de birbirine karışır. Duyguların içinde duyduğun lezzetlerin en lezzetlisi tadın en doruk noktasını bulmak için alçalan yükselen sesler arasında o damakta son bulan sesin son halini de duymak için artık o tat lezzet ve doyumsuzluk hissi, haz duygular damakta son bulan haliyle birbirlerine karışmıştır. Bir sevinç çığlığı bir  haykırış bir neşe gülümseme tatlı bir melodi. Bazen yiyen kişiye duygularını açtırır. Bazılarına en içten bir kahkaha  bazılarından da bir mavi bulut gibi geçer. Bazılarını üzerindeki hüzün bulutlar dağılır gider. Bazılarını da kendine getirir toplanır ama sonuç olarak tertemiz pırıl pırıl duygular kalır. Havası eşsiz güzelleşmiş fırtınadan temizlenmiş olduğu halde bir de güneş çıkmıştır ki etraf pırıl pırıl parlar.

13 Mayıs 2018 Pazar

Ç⧫İ⧫K⧫O⧫L⧫A⧫T⧫A⧫


ÇİKOLATALAR💙İÇGÜDÜLERE 💚DE HİTAP 💛ETMELİDİR💜



           Oysa pek çok taklitçi ürün damakta donup kalırlar.
           Duygulara hitap etmeyi beceremeyen bir üretici tabi ki çikolatada o istenilen marka imajını yakalayamaz. O ki çikolataya damgasını vuramaz.
Görmek istediği şey almak istediği şey gerçekten de yaptıkları ikiyüzlülük benim görmek istediğim almak istediğim tat bu değil. O şaşı bakışlar altında o tadı bir daha almak ve hatta görmek bile istememiştir. Çünkü o tat onun çikolata yeme zevkine engel olmuştur. 
😋Oysa onun en çok sevdiği ve yemek arzusu en fazla olan tadıydı çikolatalar. Eğer ki gerçek üreticiler o tadı lezzeti yeme arzusunu küçücük bir kabın içine sığdırabiliyor ve yedikten sonra da damakta serbestçe hareket ettirebiliyorsa, o üreticiler kendileriyle gurur duymalı.
😋Çünkü çağının azgın rekabetli ortamında üst seviyelere çıkabilmek o gümüş kanatlara sahip olabilmek olağan üstü diye nitelendirebileceğimiz bir tada ulaşmak. Onu tadanlar da mutlu insanları çoğaltmak her yiyen kişi kendi kendisini kralı veya kraliçesi yapmak üstelik karnı tok veya aç bütün insanları da kendine çeker. 
Zengini ve orta hallisini büsbütün çeker halk arasında kazandığı ünle diğer üreticilerin elini kolunu bağlar. Üstelik her birine kendi ürünlerinin yalancı avukatlığını da yaptırır. 😋😋😋

11 Mayıs 2018 Cuma

O SIRADAN BİR TAT

       O sıklıkla yediğimiz damağımızda buluşturduğumuz tat. Hiç bir şey olmuyor mu? Sadece sessizlik öyle mi? O tat damağından geçerken midene inerken hiçbir duygu gelmiyor mu? Gözünün önüne bir hayal hiç kimse görün mü yor mu? Oysa o tat tropikal ormanlardan kakao ağacının yaprakları arasından kopup gelen bir tat. Fakat yiyen kişiyi sessizleştiriyor. Onun duygularını harekete geçirmiyordu.
       Bir bakıma bu da üreticiler için bir işaretti. Onların gözünden kaçan içine duygu katılmamış bunu da işaret ediyordu.
        O tat dil ve dişleri arasında dönerken boğaz deliğinden bir nehir gibi akıp ilerlerken onu alıp sürükleyip başka diyarlara da götürmediyse. 
       Bakın onu yiyenin tam çaprazında bir genç kız duruyordu. O kız elinde bir başka tat taşıyordu. O tat o kızı nasıl da kıvama getiriyordu. O tat kız ve hazzın son noktası nasılda üçü bir arada buluşuyordu. 
       Genç kız onu ağzına aldı dili ve damağı ile buluşturdu. Şimdi hep birlikte bir akıntıda sürükleniyormuş gibi tıpkı başka bir kayığa da binmiş gibi öyle de sürüklendi. O tat kızın boğazından kayıp gitti.😋

9 Mayıs 2018 Çarşamba

DIŞ GÖRÜNÜŞÜ AYNI









Tadı tutkulu hale getiren ufak tefek ayrıntılardır. Halbuki dış görünüşü de aynıdır. Fakat yediğiniz an aldığınız tat onun damağa verdiği lezzet o acayip bir arzu kapris hazdan başka bir şey de değildir. Yiyeni içinden kurgulayan bebek gibi hareket ettiren tuhaf bir istek. İnsanın yanından çantasından ayırmadığı başka biriyle de paylaşmaya kıyamadığı bir istek. Koca bir günü BENDE’siz geçirmek mümkün mü? 














Kendine en uygun gelen tat kendi gününe halbuki ufak tefek de bir şeydir. Kullanılan hammaddeleri de açık seçik belirtilmiştir. 


Birbirleri aralarında iç içe girme küçük küçük parçalardan meydana gelen kusursuz bir bütünlük sağlama. Bunun içindir ki çoğu zaman tek bir dişin dokunuşuyla aynı tadı ve lezzeti yaratır. 
Görünüm olarak da çok yoğun bir duygu akımı meydana getirmekle beraber yiyenin duygularında da bir rahatlama psikolojik yönden bir etki de bırakır. 




Diğer çikolatalı ürünlerin isimlerini aklınıza getirdiğimiz zaman o eskileri tanınmış olanları, hemen bu tat bir duygu olarak bir tutku gibi gelir aklınıza yerleşir. Gözünüzün önünde canlandırdığınız yalnızca parlak selefonu ince uzun şekli ve şunu da hayal ederiz. 



Onun yerken dudaklarımızdan dökülen müziği öyle de bir etki bırakır. Taklitleri de selefonundaki dış görünüş ile onun yarattığı etkiyi yarattığı halde o içeriğini ve özündeki buluşu yakalayamamaktadır.




8 Mayıs 2018 Salı

BİSKÜVİNİN DAMAKTA BULUŞMASI

                    

        Bisküvi çeşitleri çikolata, gofret, şekerleme kraker o kadar zengin ve çeşitlidir ki sadece hepsinin geçirdiği işlevler ayrı ayrıdır. Kullanılan malzemelerle birlikte sanırsınız ki hepsinin de ayrı ayrı bir hikayeleri vardır.  

Bisküvi adı altında bu kadar çok çeşitlilik zenginlik ve hareketli tatlar gerçekten de gönüllerde de taht kurmaya ve damaklarda son bulmaya da hak kazanmıştır. 

 Hemen hemen nesiller boyu sürüp giden ve uzayıp da gidecek olan lezzetler yumağı çeşitler denemeler. Daha uzun sürede  zaman değişimlerine göre de uzayıp  gidecektir. Bitmeyen bisküvi. 
Bu tahıl toprak ürünleri olduğu sürece de bu tatlar bitmez. Zaman zaman bir biri üstünlük gösterecek bir biri ardına sıralanacaklar ama asla tükenmeyecekler kelimenin tam anlamıyla doyumsuz bir lezzet gibi midemize o sonsuz deliğe indirmeye devam edeceğiz. 

Bu dayanılmaz tatlar dilimizle, damağımızla, tat ve lezzetiyle her insanla bir bir kaynaşmıştır. Bazılarına yabani bazılarına sıcak ve neşeli damağına gelip giden tatlar elbette olmuştur ama her tadı tatmak her tattan da zevk almak da mümkündür. Çünkü her biri de tüketicinin damaklarında buluşmak için marketler de bakkallarda reyonlarda koşuşup dururlar. Daha sonra da birbirlerine yer açmak için itişip kakışırlar. Daha sonra bir çocuğun elinde uçarak kaçarak uzaklaşıp giderler. 

Kocaman açılmış bir ağızda son bulan ağız suyunun akıntılarıyla dişleri arasında kopup gelen kocaman parçacık gibi yine ağzın köpüklü sularından mideye atılır lop diye yutulurlar.
Kocaman açılmış bir ağızda son bulan ağız suyunun akıntılarıyla dişleri arasında kopup gelen kocaman parçacık gibi yine ağzın köpüklü sularından mideye atılır lop diye yutulurlar.
Yiyen kişinin ağzında yeni bir parçacık yeniden ağızda çiğnenir lezzette yükselirler tekrar mideye düşerler. Orada bir yığın halinde memnun midenin bir köşesinde sıkıca birbirlerine sarılırlar. O kişi o tat sıkı sıkıya da dost olmuştur. Bütün bunlar sıradan rastgele hareketler gibi görünürse de günlük işlerinizde aslında hiç de öyle değildir. Aslında o tat ve sizin aranızda gizli bir ilişki de vardır. Sizin işlerinizi de düzen koyan ilmek ilmek sizi işinize bağlayan adaptasyonunuzu sağlayan. Bazı tatlar sanki bir gezintiye çıkmış izlemini verir. Bazıları onu yerken kaybolup gidersiniz sanki bazıları da tamamen onunla bütünlük sağlar işlerinize yardımcı olur. 
Bazıları yine o hayat mücadelesi içinde bir şık bir nefes gibi gelir. Neşeli ve tatlı her zaman ustaca hazırlanmış lezzetler bir takım formül değişiklikleri ile de uzayıp giderler. Bazen kedinin yumağı karıştırdığı gibi o formüller de birbirine karışır. Duyguların içinde duyduğun lezzetlerin en lezzetlisi tadın en doruk noktasını bulmak için alçalan yükselen sesler arasında o damakta son bulan sesin son halini de duymak için artık o tat lezzet ve doyumsuzluk hissi, haz duygular damakta son bulan haliyle birbirlerine karışmıştır. Bir sevinç çığlığı bir  haykırış bir neşe gülümseme tatlı bir melodi. Bazen yiyen kişiye duygularını açtırır. Bazılarına en içten bir kahkaha  bazılarından da bir mavi bulut gibi geçer. Bazılarını üzerindeki hüzün bulutlar dağılır gider. Bazılarını da kendine getirir toplanır ama sonuç olarak tertemiz pırıl pırıl duygular kalır. Havası eşsiz güzelleşmiş fırtınadan temizlenmiş olduğu halde bir de güneş çıkmıştır ki etraf pırıl pırıl parlar.

MUTLULUK HORMONU

  


      
Tat yarışını tek başına sürdüren bu kadar rekabetli ortamı da geçmiş tatların şahı çikolatanın çikolatası. 


      Birçoğu için sadece bir çikolatadır oysa ki. Ama o mükemmeldir. Onun mükemmel olmasını sağlayan güç pek çok çeşitlilik göstermesindendir. 




         Ve hepsi de en vahşi, en güzel, en acıklı, en tatlı doğanın bin bir hazinesini de içinde gizler. O aromatik tatlar kokular çiçekler küçük mutluluklar hepsini de içinde barındırmış hapsetmiştir.




      Bu tatlar hangi çeşidi olursa olsun yiyen kişinin gönlünde taht kurar. Dili ile dişi arasında gizlenmiş gizli duygularını açar. Sanki onun için hazırlanmış bir lezzet gibi onun gönlü de onun sayesinde açılmak istermiş gibi. Sanki birbirlerini bekleyen iki aşık. Yiyen kişinin gönlü huzurla dolar. Kalbi ferahlar sanki dili ile dişleri arasında berrak bir pınar geçiyor. Ondan acı olayları mutsuzluğu alıyor onun gönlüne tatlılık gönderiyor. 
Öyle çeşitleri de var ki bazılarını bazılarına benzetebilirsiniz. İçerikleri aynı olsa da hammadde içtepileri o derece birbirlerinden uzaktır. O tadı tadan kişinin insanlık duyguları öylesine ferah öylesine ışıldar ki sadece o tat o isim sevilmeye değer. Çünkü küçük lezzetler ve tatları içine cömertçe serpiştirilmiş bu yüzden bu kadar çok sevilmeye ve ünlenmeye de hak kazanmıştır. 


Bu ürünün hangi çeşidini yerseniz yiyin aynı neşeli keyifli bir parça  gülücük saçarsınız etrafa her zaman da eğlendirir sizi. Onun çeşit sayısını saymaya kim kalkabilir? Her türlü acayip arzuları çeşitleri kendine has özellikleriyle birlikte sanki damakta çekilmiş reklam filmi gibiler. 


Fakirin zenginin her meslek erbabının cebinde ve çantasında, onlarla birlikte en sevinçli maceralara işlere atılırlar. 

Sayı ve çeşitleri ne kadar çok olursa olsun hiç biri bu çeşidin önüne geçemez. Hiç bir çeşidi de bir diğerine benzemez. 
Her birinin içinde ufak gizli ayrıntılar saklıdır. Poşet görünüm taslak renkleri de her biri kendine özel bir çeşittir. Hepsi de tek bir çeşitten yaratılacak farklı çeşitler olmakla birlikte hepsi de farklı farklı ama gerçekte de oldukları gibi görünürler. Bu da ürüne bakan kişiye farklı bir çeşitmiş gibi görünür.