Kızlar
bir makinenin etrafında sırtlarındaki ağır yükü hafifletmek ve uyku
sersemliğini üzerilerinden atmak için şakalar yapıp gülüşüyorlar. Ortamı
hafifletmek, ortamı normal sıradan alışık oldukları işlere ve günlere
dönüştürmeye çalışıyorlar. Ta uzaktakilere veya etrafındakilere takılıyorlar
birbirlerine gülüyorlar ve gün içinde yaşadıklarını tekrarlıyorlar sonra yavaş
yavaş sessizlik giriyor içlerine sessiz sedasız önlerindeki işlerine bakıyorlar
deneyimleri otomatik el hareketleri onları ele geçiriyor.
Bu kızlar
usta kızlar işlerinde pişmişler sertleşmişler. Gerçek birer usta, onlarında tek
eksik yarım kalan yanları var dışarıya gün yüzüne hasretler. Onlar da dışarı
hayatı gün yüzü görmüş olsalardı o zaman da usta işçiler olamayacaklardı. O
boşluk gibi bir şey dışarıya karşı olan açlık duygusu özlem meydana geldiğinde
inanın onlar da ne yapacaklarını bilmiyorlar. Sonra evdekiler ekmek su
istediklerinde doğalgaz elektrik faturaları dahi onların üzerine yüklendiğinde
kendilerine yine kendilerinden ve önlerindeki işlerin başka hiç kimseni çare
olamayacağını bunu da biliyorlar. Çalışan kızların hiç biri de bu durumu kaldırıp
kaldıramayacağını bu durumdan kaçıp kurtulamayacağını kendini kaybedip
kaybetmeyeceğini hem iyi usta bir işçi olup olmayacağını avantaj ve
dezavantajlarını da bilmiyor. Muhtemelen bilmenin tek yolu var yaşayıp görmek.
Usta
kızlarla acemi kızlar arasındaki fark da bu, yarın hiç olmazsa bu usta kalanlar
şimdikinden farklı olacaklar. Eğer ki acemi kızlarda ustalaşırsa bu
bilemedikleri işi yarın biliyor olacaklar. İş karşısında kendilerinin de ne
yapacaklarını da görmüş olacaklar. Aslında büyük bir fark yok. Sadece usta
kızlar olacaklar. Bunu bisküvi toplamadan o sıralara saldırmadan önce de
bilmiyorlardı. Bunu bilmenin tek yolu o işle karşı karşıya gelmekti.
Acemi
kızların her birinin gözünde hayali usta işçi olacakları canlanıyor ama bu hiç
de öyle kolay olmayacak çünkü iş başa düşünce o bisküvi sıraları ve kendisi baş
başa o an arkadaşlarında da yardım alamayacak. Kalabalıkta tek başına yapayalnız
ve o an. Ama böyle de olmayacak fırın makine sıralar kızlar hep birlikte ekibin
bir parçası olarak ekipmandan bir parça gibi o etrafında dönüp duran işler ve
işçiler hep birlikte o işin bir parçası olacak ve o iş senin üstündeyken onlar
da senin elinden tutmuş olacak. Ama şimdi şu an bunu da bilmiyor. Şu an çok
heyecanlı çok kötü bir anmış gibi sıralarla baş başa kalmak. Ama şu da bir
gerçek bu an bir daha tekrarlanmayacak o kız ustalığa adımını da atmış olacak.
Bu işçilik
bitmez. Usta işçi, acemi işçi bunlar birbirleriyle de bir çelişkili durum
yaratmıyor. Her biri bir bakıma zaten usta neredeyse de hepsi bir bakıma bu
eşikten geçmişler bu kapıya gelmişler buralara postalanmış kaderlerine yazılmış
çizilmiş bir mektup gibi aslında açıp okumak gerekli her birini. Acaba ne izler
bırakmış işçilik onlardan geriye diye. Kimisi bozuk giden gidişatlarına bir dur
demiş. Kimisi kendini cilalamış süslemiş püslemiş parlatmış, kimisi çalım atmış
hayata, kimisi de yavan ve sessiz kalmış ama hepsi de hepsi de bir şeyler
söylüyor temelde. İyi ki bu fabrikalar var iyi ki çalışıyorum iyi ki çalışmışım
Bazılarının da dilleriyle söylemedikleri yaptıkları iş ve eylemlerle
söyledikleri şeyler. Bu iş beni hayata bağladı hayata tutunmadı hayata karşı
tavır almamı sağladı. Ama bunu da çok geç söylüyor. Aslında daha önceden de
düşündükleri şeyler söylemek isteyip de söyleyemedikleri belki de güç iş
koşulları bunu söylemeyi unutturdu. Omuzlarındaki yük. Kıdemli usta işçilerin
yıllar sonra sana bana bıraktıkları izlenimler mesajlar bunlar. Uzun zamandır
birikimler suskunluklar yorgunluklar bir anda unutuluveriyor ki o dil de yıllar
sonra çözülüveriyor. Sevdiklerine annene babana kardeşlerine çocuğuna zaman
ayırabilmenin mutluluğu onlarla birlikte zaman geçirebilmenin açlığı sana ait
olan kısa ömrün daha verimli kullanabilme üstelik bu öyle büyük bir istek ve
arzu gibi kimi zaman tüm dünyayı fethetmek istermiş gibi.
Fabrikada
işçiler usta acemi gece boyunca makinelere ve fırınlara dizilmişler. Hiç
birinden de çıt çıkmıyor. Çavuşları kızlara yumuşak emirler veriyor.
Konuşmaları alçak perdeli ve derinden uykulu geliyor önlerinde işlere
bakıyorlar sessiz. Gece gece geldik çalışıyoruz kaç kişi geldik? Makineler
işçiler fırınlar ve bisküviler hep birlikte birbirimizin yüzlerine bakıp
birbirimizle çarpışacağız üstelik kaç kere belli değil. Havada bulut mu var yoksa
yıldızlar mı belli değil. Aklından ne geçiyor şimdi? Sabah olacak mı?
Sabah oluyor
iş bitti. Güneş yükseliyor. Saat sekiz buçuk dışarıdaki hayatın tam başladığı
an fakat onlar şimdi evlerine varacaklar ve uykuya gömülecekler. Servis fabrikanın
kapısına yanaşıyor her biri dürbünlü gözlerle otobüsün pencerelerine o puslu
yüzlerini dayıyor o an inci gibi parlayan gözlerine uyku gelip yerleşiyor birden
her şey karanlığa karışıyor nerede olduklarını, sadece minik seyir hali,
Kızlar
servislerden inip sessizlikte şehrin içine karışıp kayboluyorlar. Hayatta ben
de varım bakın buradayım der gibi içten içe de bir şarkı mırıldanıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder