Az gelişmiş, aza kanaat, etmiş az okumuş, kadınlar işi daha benimsemiş fabrikaları daha çok kendileri
için iş yeri edinmiştir. Bu nedenlerle de geldikleri halde burada kendilerini
geliştirmiş hayatın kitabını burada yeniden okumuşlardır. Geçmişte okuyanlar
gibi Fadime Ayşe Sultan Asiye, Meryem gibi. Elbette o da onlar gibi kıdemli
işçi olacak sonra da emekli olacak işyerini terk edecekti.
İşyerini terk etmek
için bir neden arayıp bulan sonrada şu veya bu nedenle terk eden. Sonra da iş
arayan ihtiyaçlarını bile alamayan oysa burada düzenli verilen aylığına güvenip
de işini de terk etmeseymiş, şu niteliksiz vasıfsız Emine’nin gösterdiği sabrı
gösterebilseymiş diye de sonra ki pişmanlığı... Gerçekten de sabredenler de
çalışan azmedenlerde büyük insanlar. Vefakar cefakar fedakar kadınlar.
Bazıları da
yediği ekmeği inkar eder işlerini terk ederdi. Ama o ulaşmak istedikleri
hayalleri emelleri ellerinde fos olunca bir teselli ikramiyesi gibi gelir işlerine
de sarılırlardı. Bedenleri bu kez isyan
başkaldırı etse de ruhları hayır der haksızlık etme otur oturduğun yerde.
Besbelli onlarda derslerini almışlar ediyor ezber. Besbelli onlara daha hayat
istediklerini vermemiş. Hayat şu bazılarına tembel kuş bakışlılara dahi vermiş
fakat onlara vermemiş. Bu da onlara bir uyarıcı bir isyan itiraz gibi gelir. Ellere var da bize yok mu? Kendisini
yaratan yaratıcı onu da yaratan yaratıcı her ikisini de Allah yarattığına göre
neden ona çok vermiş de buna az? Düşüncesi isyanı da bu yönde, yön değiştirmiş. Bu tanım bu isyan insanı küfre de
götürebilir. Rabbim bir kapı açar öyle
de düşün.’’ Rabbim bir kapı kapanırsa diğer kapıyı açar.’’ Sen Rabbinin sana verdiği işi kucakla sana
rızık olarak gönderdiği bozkırın ortasında sana göre biçilmiş kesilmiş dikilmiş
elbiseni giy. Ne yapacaksın sen başkalarının giyindiği elbiseyi. Belki o
elbisenin de farklı bir bedeli vardır o da onu ödüyordur. Sen nereden
bileceksin? Belki içi seni yakar dışı beni yakar. Sen üzerindeki elbiseni nakışla
süsle. Hamaratlık, beceri tamamen sana ait ister vasıflı usta, ister sorumlu,
ister kıdemli işçi ne olursa olsun. Bu düzen bu şehrin düzeni, bu yaşam, bu
sistem, bu şehre aittir. Burası da
bisküvinin merkezi Karaman’dır.
Kadınların kokulu
dünyası mis gibi kadınların rüyası. Kadınlar içinde işyerleri bir mahkeme
salonu da olabilir bir güzellik merkezi de. Bir ayna kendilerini süsledikleri hemen
kendi farkındalıklarını fark edebilecekleri, hemen kendilerine tezat bir kimliği
de bürünebilecekleri. Hemen de tazelenecekler yenilecekler canlanacaklar kıpırdayacaklar.
O basit konuşmaları bile değişecek öyle ki görüş farklılığı bile ortaya çıkacak.
O kurumuş düşünce ve fikirleri yeşerecek. Kadının içinden yeni bir kadın
döllenecek doğacak fışkıracak kadın kendini keşfedecek. Kadın işyerinde kendine yeni bir kimlik yeni
bir farkındalık yeni bir ekonomik güç kazanıp kendini baştan sona yenilerken
erkeğin elindeki gücü de elinden almış olacak.
Bu bazen o kadar da hızlı olacak ki işsiz erkek işli kadın. Bu kısır bir
döngü gibi aslında fabrikalı çalışan kadınların da kaderi gibi aynı zamanda. Çalışan
kadın çalışmayan erkek bu şekilde uzun süren evlilikte kadın yavaş yavaş
aklınca plan yapmaya da başlayacak. Erkeğin
şapkasını paltosunu giymiş kadın sık sık o eksik ve acıklı yarım cümleyi tekrar
edip duracak ‘’Boşanacağım ulan senden!’’ Öyle de gür bir sesle söylüyor ki haklı
mı? Ben bu sahneyi daha önce den görmüştüm diyen yanı başındaki arkadaşı dul
diğer arkadaşı bekar bunun gibi de onlarca kadın sıkı sıkıya da birbirlerine
sarılmışlar. O müzikli melodi ile evlendikten sonra çılgına dönen kadınlar. Sevginin
yerine nefret tohumu ekilen kadınlar. Onlar mutlu bir evliliğin hayallerini de kurarken
düşündükleri değil de olan şeylere bak. Geçmişi
özlem ya da geçmişi unutmak. Bütün sönmüş ocaklar için.
Farklı durumlara yeni bakış açıları.
YanıtlaSil