Bu söylediklerimde kesinlikle seni
suçlu bulmuyorum.
Marka marka. Marka takıntılı giyinen
tek bir başörtü fiyatı yetmiş lirayı geçen başörtüye uygun kıyafetler alan her
birini de facede yayınlayan, beni de ucuz kıyafetlerimden dolayı aşağılayan. Bu
da senin suçun değil.
Kocasını değersiz bir varlıkmış gibi
ona göre sadece para makinası öyle de kullanan canı isteyince de sokağa atan.
Benim oturuşumdan kalkışımdan duruşumdan evin içindeki varlığımdan huylanan
kapıya gelip zile bastığımda ‘’Git gelme yoksa polis çağırırım,’’ diye beni
tehdit eden. İnan bu da senin suçun değil.
Eve aldığım sebze ve meyveleri sırf
manavdan tane tane seçerek alınmadı kalitesiz diye poşetlerini dahi açmadan
çöpe gönderilmek üzere kapının önüne koyan. Marketten çocuğuma aldığım süt
çikolata meyve suyu gıda alışverişlerimi de çoğunu da bu şekilde sırf Ülker
markası değil diye çöpe gönderen. Bu da senin suçun değil.
‘’Ben lüks yaşarım lüks takınırım. Bir
daha mı geleceğim dünyaya?’’ Diye lüks yaşayıp iki yakamı bir araya getirmeyen
kredi kartlarını, elektrik su doğalgaz faturalarını da bana ödeten. Bu da senin
suçun değil.
Bana ‘’Sen bu kadının müsrifliğini lüks
takıntılarını görmüyor muşun? O kadın senden on gömlek üstün giyiniyor yiyor
içiyor geziyor.’’ Dediklerinde beni salak o anlamaz böyle şeylerden
kategorisine koyarken. Senin başka erkeklerin yüzlerine gülüp de bana surat
asman inan bu da senin suçun değil.
Pek çok şeyi biliyorum, görüyorum,
duyuyorum sen sanıyorsun ki bu bilmez. Biliyorum ama bilmezlikten geliyorum.
Yavrum kızım var benim.
Sizler de sorun ‘’Bu değirmenin suyu
nereden geliyor?’’ Diye. O da asgari ücretli bir işte çalıyor. Kazancının bir
lirasını görmem göstermez. Sosyetik merakıyla savurganlığı ile sonradan
görmeleri temsil eder. Öyle de bir marka ve lüks yaşama takıntısı var ki gören
bunun kocası ne iş yapıyor? Diye de kendi kendine sorar. Kendi kazancı değil
benim kazancımda yetmez. Her yıla borçlu girerim kapıyı ne zaman bir alacaklı
tıklatacak icra gelecek işyerime ne zaman bir alacaklı telefon açacak diye
korkarak beklerim. Taksitle alışveriş yapıyor kendisini taksitlendiriyor böyle
de çılgınlar gibi alışveriş yapıyor. İlk ay taksitini ödüyor geri kalanına
kapıya alıcılar geliyor. Bu kez ben ödüyorum haberim olursa onlarda kapıya
gelmeden ödüyorum. Ben de benim arkamdan çevirdiği planlar borçlar ve
takıntılarla evimin gemisini yürütmeye çalışıyorum
Bir gün ailesini yemeğe çağırdı. Ben
de tam sofraya oturağım bana ‘’Sen ayrı ye.’’ Dedi beni sofraya oturtmadı. Bak
bu da senin suçun değil.
Ben evlendiğim yıllarda ailemle
birlikte ortak koyunlarımız vardı. Onları sattık iki kardeşe de ayrı ayrı arsa
aldık. Evliliğimiz iyi gitmiyordu bana illa kiraya taşınalım diyordu. Ailem
koyunlarını sattı abim para verdi arsayı da sattık kendimize bir ev aldık. Evin
tapusu benim üzerimde fakat o evde ne benim ne de eşimin direk bir parası yoktu
tamamen ailemin iyi niyetiyle alınan bir ev. Ortada bir çocuk var. Yuvaları
yıkılmasın belki düzelirler diye. Şimdi o evde de hak iddia ediyor olman. İnan
bu da senin suçun değil.
Benim yıllar içinde mücadeleci ve
çalışkanlığımla ve yine ailemden gelen koyun desteğiyle aldığım ikinci arsa ve
yine yıllar içinde gelen borçlar sıkıntılarım bu arsamı satmama neden oldu. O
arsanın kalan parasıyla da sırf o rahat etsin işine minibüsle işe gidip
gelmesin diye ona bir araba aldık. Kendisi istedi yolda rahatsız ediliyormuş
bana öyle söyledi.
Benim aileme de karşı suratsız annem
çocuğa bakıyor. Çocuğu arabası ile almaya geliyor. Dışarıda arabadan hiç
inmeden kornaya basıyor annem çocuğu hazır ediyor kapıya çıkarıyor. Ailemi de
beğenmez küçümser. İnan bu da senin suçun değil.
Sık sık kapının anahtarını
değiştiriyor beni içeri almıyor. Kadının annesi de ‘’O biraz inattır bekleyin
gönlü olunca kapıyı açar,’’ diyor. O kapı açılıyordu ne zaman? Paraları suyunu
çekince elektrik su doğalgaz faturalarının ödeme günü gelince faturaları
veriyor içeride üç beş dakikalık bir konuşma o süre içinde ihtiyaçlarını
siparişlerini iletiyor. Ben de listeyi alarak çıkıyorum. Tekrar o kapı bir ay
boyunca da açılmıyor. Bu şekilde de geçen yıllar ha düzelecek ha düzelecek.
Kapıyı kilitleyip beni içeri almayan kendisi. Ardımdan da ‘’Eşim bana bakmıyor
bana komşular bakıyor,’’ diye tedbir nafakası açtırıyor. Halbu ki kendisi içeri
almıyor sık sık anahtar değiştiriyor. Bana ‘’Boşanalım,’’ diyor fakat
‘’Mahkemeyi sen aç,’’ diyor. Eğer ki mahkemeyi de ben açarsam o avukat parası
ödemezmiş onu da öğrenmiş. Bu süre içinde ben düzelir umuduyla bekliyorum.
Çünkü kızım var nafaka davasında belirtilen rakamı ödüyorum.
Eşinden izin alma gereği bile duymadan
bol bol gezmeler uçakla seyahat iki defa denize tatile giden İstanbul Antalya
Konya gezen gelince de kredi kartlarını bana yükleyen. Bu da senin suçun değil.
İşyerinden tazminatlı çıkış aldı.
Annemin evine telefon açıyor Umreye gidecekmiş kocasının imzası gerekiyormuş
devlet ona benim kocası olduğumu hatırlatmış. Umreye gitti orada dini bütün bir
Müslüman gibi Allah diyen kadın. İnan bu senin suçun değil.
Korku ve çaresizliğin verdiği
depresif hareketler sergilemeye başladım.
Yüzümde tiklemeler meydana geliyor olur olmaz her şeye de gülmeler.
Konuşarak kendimi rahatlatıyorum. Bana
yapılan haksızlıkları bir eksiltme veya artırma yapmadan olduğu gibi kendime
yakın gördüğüm kişilere anlatıyorum. Bir çare bir medet bir kurtuluş bir umut
bekliyorum. Ailem bana ‘’Sen doğru olanı yap hayırlı olanı’’ diyor. ‘’Sabrı,’’
tavsiye ediyor.
Evin içinde resmen terör estiriyor
psikolojik şiddete maruz kalıyorum. Kendine özgü cümleleriyle ezme hırpalama
horlama kovulma. Ben iri cüsseli bir adamın o ise küçük minyon tipli fakat ben
ondan korkuyorum. Bu öyle bir korku ki yüz yüze konuşamıyorum, telefonla
konuşurken bile sesim titriyor. Kapını ziline basma cesaretini gösterdiğim
yıllar çok gerilerde kaldı. Yıldırma bezdirme tekrarlanan olaylar.
Bir tek fiske bile vurmadım. Bir kötü
söz kullanmadım. Kötü bir bakış göndermedim. Fakat saçlarımın her teli şu an
intizar ediyor. Gözyaşlarım damla damla ah ediyor. Ayaklarımı bastığım toprak
inliyor. Yeter artık yeter diyor.
Şimdi ki derdim ise yorgunum hastayım
bittim tükendim tükendim artık.14 yıl evli kaldım. Üç yıl birlikte aynı evi
paylaştık sonrası sürgün hayatı evim yatağım yokmuş gibi. Evsizleştirildim. Annem
kapısını açtı geceleri orada kaldım. Gündüzleri çalıştım kendi evimin
ihtiyaçlarını aldım.
Beni
tanıyanlar anlatıklarımdan yaşadıklarımdan benim karınca gibi evime çektiğimi
görenler adımı yeryüzü meleği koymuşlar. Acırlar bakarlarmış halime çöpten
topluyor paraya çeviriyor getiriyor bu kadına veriyor diye. Sorun şimdi ben
bunları niçin yaptım? Bir tek kızım için ah kızım ben bütün bu yapılanlara
aşağılanmalara değersizleştirmelere bildiğim gördüğüm duyduğum halde bilmiyorum
demelere sırf senin için katlandım. Senin gülen yüzün solmasın diye senin
mutluluğun için. Ah kızım bir tek sen
gül bana bu yeter. Ben onunda gülmesi bana güzel bir söz söylemesi için yaptım
ama gülmedi konuşmadı benimle
14 yıllık evli kaldım üç defa suçlu
gibi mahkemelerde avukatlara savunma verdim. Ah kızım her şeye senin için
katlandım bilsen şimdi de ne kadar yalnızım. Annen seni mahkeme de bana karşı
şahit göstermiş. Bütün yazdıklarımı anlattıklarımı unutun gitsin. Siz siz olun
sakin çocuğunuzu hiçbir mahkemede hakim karşısına çıkartıp da annesine veya
babasına karşı sözcü olarak kullanmayın. Çünkü o daha çocuk neyin ne olduğunu
bilmez. İleride aklı erince pişmanlık duyar ıstırap çeker içinden çıkmaz bu
sızı. Siz siz olun karşı taraftan beş kuruş para koparacağım diye çocuklarınızı
kullanmayın. Ah kızım affet beni senin o ortama gelmene de engel olamıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder