9 Mart 2018 Cuma

BİR ERKEĞİN SAVUNMASI


         Bu söylediklerimde kesinlikle seni suçlu bulmuyorum.
          Marka marka. Marka takıntılı giyinen tek bir başörtü fiyatı yetmiş lirayı geçen başörtüye uygun kıyafetler alan her birini de facede yayınlayan, beni de ucuz kıyafetlerimden dolayı aşağılayan. Bu da senin suçun değil.
        Kocasını değersiz bir varlıkmış gibi ona göre sadece para makinası öyle de kullanan canı isteyince de sokağa atan. Benim oturuşumdan kalkışımdan duruşumdan evin içindeki varlığımdan huylanan kapıya gelip zile bastığımda ‘’Git gelme yoksa polis çağırırım,’’ diye beni tehdit eden. İnan bu da senin suçun değil.
       Eve aldığım sebze ve meyveleri sırf manavdan tane tane seçerek alınmadı kalitesiz diye poşetlerini dahi açmadan çöpe gönderilmek üzere kapının önüne koyan. Marketten çocuğuma aldığım süt çikolata meyve suyu gıda alışverişlerimi de çoğunu da bu şekilde sırf Ülker markası değil diye çöpe gönderen. Bu da senin suçun değil.
      ‘’Ben lüks yaşarım lüks takınırım. Bir daha mı geleceğim dünyaya?’’ Diye lüks yaşayıp iki yakamı bir araya getirmeyen kredi kartlarını, elektrik su doğalgaz faturalarını da bana ödeten. Bu da senin suçun değil.
        Bana ‘’Sen bu kadının müsrifliğini lüks takıntılarını görmüyor muşun? O kadın senden on gömlek üstün giyiniyor yiyor içiyor geziyor.’’ Dediklerinde beni salak o anlamaz böyle şeylerden kategorisine koyarken. Senin başka erkeklerin yüzlerine gülüp de bana surat asman inan bu da senin suçun değil.
        Pek çok şeyi biliyorum, görüyorum, duyuyorum sen sanıyorsun ki bu bilmez. Biliyorum ama bilmezlikten geliyorum. Yavrum kızım var benim.
        Sizler de sorun ‘’Bu değirmenin suyu nereden geliyor?’’ Diye. O da asgari ücretli bir işte çalıyor. Kazancının bir lirasını görmem göstermez. Sosyetik merakıyla savurganlığı ile sonradan görmeleri temsil eder. Öyle de bir marka ve lüks yaşama takıntısı var ki gören bunun kocası ne iş yapıyor? Diye de kendi kendine sorar. Kendi kazancı değil benim kazancımda yetmez. Her yıla borçlu girerim kapıyı ne zaman bir alacaklı tıklatacak icra gelecek işyerime ne zaman bir alacaklı telefon açacak diye korkarak beklerim. Taksitle alışveriş yapıyor kendisini taksitlendiriyor böyle de çılgınlar gibi alışveriş yapıyor. İlk ay taksitini ödüyor geri kalanına kapıya alıcılar geliyor. Bu kez ben ödüyorum haberim olursa onlarda kapıya gelmeden ödüyorum. Ben de benim arkamdan çevirdiği planlar borçlar ve takıntılarla evimin gemisini yürütmeye çalışıyorum
          Bir gün ailesini yemeğe çağırdı. Ben de tam sofraya oturağım bana ‘’Sen ayrı ye.’’ Dedi beni sofraya oturtmadı. Bak bu da senin suçun değil.
          Ben evlendiğim yıllarda ailemle birlikte ortak koyunlarımız vardı. Onları sattık iki kardeşe de ayrı ayrı arsa aldık. Evliliğimiz iyi gitmiyordu bana illa kiraya taşınalım diyordu. Ailem koyunlarını sattı abim para verdi arsayı da sattık kendimize bir ev aldık. Evin tapusu benim üzerimde fakat o evde ne benim ne de eşimin direk bir parası yoktu tamamen ailemin iyi niyetiyle alınan bir ev. Ortada bir çocuk var. Yuvaları yıkılmasın belki düzelirler diye. Şimdi o evde de hak iddia ediyor olman. İnan bu da senin suçun değil.
       Benim yıllar içinde mücadeleci ve çalışkanlığımla ve yine ailemden gelen koyun desteğiyle aldığım ikinci arsa ve yine yıllar içinde gelen borçlar sıkıntılarım bu arsamı satmama neden oldu. O arsanın kalan parasıyla da sırf o rahat etsin işine minibüsle işe gidip gelmesin diye ona bir araba aldık. Kendisi istedi yolda rahatsız ediliyormuş bana öyle söyledi.
        Benim aileme de karşı suratsız annem çocuğa bakıyor. Çocuğu arabası ile almaya geliyor. Dışarıda arabadan hiç inmeden kornaya basıyor annem çocuğu hazır ediyor kapıya çıkarıyor. Ailemi de beğenmez küçümser. İnan bu da senin suçun değil.
         Sık sık kapının anahtarını değiştiriyor beni içeri almıyor. Kadının annesi de ‘’O biraz inattır bekleyin gönlü olunca kapıyı açar,’’ diyor. O kapı açılıyordu ne zaman? Paraları suyunu çekince elektrik su doğalgaz faturalarının ödeme günü gelince faturaları veriyor içeride üç beş dakikalık bir konuşma o süre içinde ihtiyaçlarını siparişlerini iletiyor. Ben de listeyi alarak çıkıyorum. Tekrar o kapı bir ay boyunca da açılmıyor. Bu şekilde de geçen yıllar ha düzelecek ha düzelecek. Kapıyı kilitleyip beni içeri almayan kendisi. Ardımdan da ‘’Eşim bana bakmıyor bana komşular bakıyor,’’ diye tedbir nafakası açtırıyor. Halbu ki kendisi içeri almıyor sık sık anahtar değiştiriyor. Bana ‘’Boşanalım,’’ diyor fakat ‘’Mahkemeyi sen aç,’’ diyor. Eğer ki mahkemeyi de ben açarsam o avukat parası ödemezmiş onu da öğrenmiş. Bu süre içinde ben düzelir umuduyla bekliyorum. Çünkü kızım var nafaka davasında belirtilen rakamı ödüyorum.
     Eşinden izin alma gereği bile duymadan bol bol gezmeler uçakla seyahat iki defa denize tatile giden İstanbul Antalya Konya gezen gelince de kredi kartlarını bana yükleyen. Bu da senin suçun değil.
         İşyerinden tazminatlı çıkış aldı. Annemin evine telefon açıyor Umreye gidecekmiş kocasının imzası gerekiyormuş devlet ona benim kocası olduğumu hatırlatmış. Umreye gitti orada dini bütün bir Müslüman gibi Allah diyen kadın. İnan bu senin suçun değil.
         Korku ve çaresizliğin verdiği depresif hareketler sergilemeye başladım.  Yüzümde tiklemeler meydana geliyor olur olmaz her şeye de gülmeler. Konuşarak kendimi rahatlatıyorum.  Bana yapılan haksızlıkları bir eksiltme veya artırma yapmadan olduğu gibi kendime yakın gördüğüm kişilere anlatıyorum. Bir çare bir medet bir kurtuluş bir umut bekliyorum. Ailem bana ‘’Sen doğru olanı yap hayırlı olanı’’ diyor. ‘’Sabrı,’’ tavsiye ediyor.
      Evin içinde resmen terör estiriyor psikolojik şiddete maruz kalıyorum. Kendine özgü cümleleriyle ezme hırpalama horlama kovulma. Ben iri cüsseli bir adamın o ise küçük minyon tipli fakat ben ondan korkuyorum. Bu öyle bir korku ki yüz yüze konuşamıyorum, telefonla konuşurken bile sesim titriyor. Kapını ziline basma cesaretini gösterdiğim yıllar çok gerilerde kaldı. Yıldırma bezdirme tekrarlanan olaylar.
        Bir tek fiske bile vurmadım. Bir kötü söz kullanmadım. Kötü bir bakış göndermedim. Fakat saçlarımın her teli şu an intizar ediyor. Gözyaşlarım damla damla ah ediyor. Ayaklarımı bastığım toprak inliyor. Yeter artık yeter diyor.
      Şimdi ki derdim ise yorgunum hastayım bittim tükendim tükendim artık.14 yıl evli kaldım. Üç yıl birlikte aynı evi paylaştık sonrası sürgün hayatı evim yatağım yokmuş gibi. Evsizleştirildim. Annem kapısını açtı geceleri orada kaldım. Gündüzleri çalıştım kendi evimin ihtiyaçlarını aldım.
         Beni tanıyanlar anlatıklarımdan yaşadıklarımdan benim karınca gibi evime çektiğimi görenler adımı yeryüzü meleği koymuşlar. Acırlar bakarlarmış halime çöpten topluyor paraya çeviriyor getiriyor bu kadına veriyor diye. Sorun şimdi ben bunları niçin yaptım? Bir tek kızım için ah kızım ben bütün bu yapılanlara aşağılanmalara değersizleştirmelere bildiğim gördüğüm duyduğum halde bilmiyorum demelere sırf senin için katlandım. Senin gülen yüzün solmasın diye senin mutluluğun için.   Ah kızım bir tek sen gül bana bu yeter. Ben onunda gülmesi bana güzel bir söz söylemesi için yaptım ama gülmedi konuşmadı benimle
       14 yıllık evli kaldım üç defa suçlu gibi mahkemelerde avukatlara savunma verdim. Ah kızım her şeye senin için katlandım bilsen şimdi de ne kadar yalnızım. Annen seni mahkeme de bana karşı şahit göstermiş. Bütün yazdıklarımı anlattıklarımı unutun gitsin. Siz siz olun sakin çocuğunuzu hiçbir mahkemede hakim karşısına çıkartıp da annesine veya babasına karşı sözcü olarak kullanmayın. Çünkü o daha çocuk neyin ne olduğunu bilmez. İleride aklı erince pişmanlık duyar ıstırap çeker içinden çıkmaz bu sızı. Siz siz olun karşı taraftan beş kuruş para koparacağım diye çocuklarınızı kullanmayın. Ah kızım affet beni senin o ortama gelmene de engel olamıyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder