10 Temmuz 2018 Salı

NEŞELİ FROZEN YAPIMI


Sıcak yaz günlerinizi serinletecek neşeli frozen yapımı,
Dondurma, kırılmış buz ve meyve ile yapılan yaz içeceği
Kadın, El, Tutma, Kokteyl, Cam, Büyük
Ferahlamak isteyenlere, çeşitli meyvelerden dilediğinizi tercih ederek siz de evinizde frozen içeceği yapabilirsiniz.
Kokteyl, Içki, Cam, Kokteyller
Yaz mevsiminin en sevimli içeceklerinden biri olan frozen serinletici etkisiyle sıkça tercih ediliyor. Bol buz içermesi dolayısıyla oldukça ferahlatıcı olan frozenler sıvı ihtiyacınız da karşılıyor. Her ortamda keyifle içilebilen bu içecek türünü hazırlamak da oldukça kolay.

Buz, Kokteyl, Cam, Içki, Alkol, Soğuk

Haydi öyleyse frozen yapmaya başlayalım.

Çilek Yüzlü, Kefir, Içecek, Kupası, Tüp

FROZEN YAPIMI İÇİN BİR KAÇ TEMEL MALZEME
-Buz
-Dondurma
-İstenilen meyveler
Tarifimiz dört kişilik olsun. Frozen için dondurma en ideal serinletici malzemelerden birisi. Dört kişilik porsiyon için üç beş kaşık dondurma ilave edilen frozende meyve çeşitlerine uygun dondurma çeşidi de kullanılabilir. Benim her zaman ki tercihim vanilyalı dondurmadır. Çünkü vanilyalı dondurma her malzeme ile uyum sağlar içeceklere leziz bir tat verir. Frozen yapımında buz olmazsa olmaz malzemelerden biridir. Frozen yaparken birkaç parça buz kullanmanın yanında bardağın üzerine kırık buz serperek de servis yapabilirsiniz.
Buz parçalarını dondurma toplarını istenilen meyveleri robota koyun ve buzlar tamamen parçalanıncaya kadar karıştırın. Buzlar parçalandıkça malzeme de köpürmeye başlayacaktır.
Meyveli dondurmalı her çeşitten yiyecekle yapılabilen frozen nefis leziz tatlarla her damak zevkine göre de hazırlanabilir. Muz, karpuz, kavun, çilek,  gibi meyveler benim frozen'da en sık tercih edilen meyve çeşitleri arasındadır.  

Antioksidan, Içecek, Yabanmersini, Soğuk
Çilekli frozen yapmak için bir su bardağı soğuk içme suyu, iki parça kırılmış buz ve çilek mutfak robotunda karıştırılır.
Pembe Limonata, Yaz, Açık Havada, Içecek
Karpuz dilimlerinin çekirdekleri temizlenir. Küp şeklinde kesilip mutfak robotunda az şeker ve buz parçalarını da ilave edip 1-2 dakika çırpılır.
Alkol, Içecek, Kokteyl, Soğuk, Içki, Cam
Seçilen malzemeye göre çikolatalı ve meyveli dondurmalar da tat vermesi için kullanılabilir. İçeceğe meyve dilimleri krema da ilave edilebilir.  
Sıcak Çikolata, Kahve, Kış, Soğuk
Frozen yaparken tüm malzemeleri bir karıştırıcı içerisine atarak karışım köpürene kadar döndürün. Buzların karıştırıcıya zarar vermemesi için önce yavaş yavaş döndürün. Karışım köpürdüğünde frozen hazır demektir.
Frozen karıştırırken kullanılan malzeme miktarına göre karışım süresi uzayabilir. Malzemelerin parçalanması için karışım süresine siz karar vermelisiniz.

Renkli Içecekler, Gözlük, Içki
Seçilen malzemeye göre çikolatalı ve meyveli dondurmalar da tat vermesi için kullanılabilir.  

Dilim, Alkol, Kokteyl, Suyu, Gıda, Sweet
Çeşitli meyve parçaları kullanılarak frozen çok daha leziz ve görsel açıdan tatmin edici hale getirebilirsiniz. 

Içki, Cam, Meyve, Orange, Suyu, Kokteyl
Robottan geçirdiğiniz malzemeleri servis bardaklarına alın. Üzerini süslemek için meyve dilimleri dondurma topları ya da krem şanti ilave ederek de servis edebilirsiniz.
Özel bardaklar kullanmak frozen'ların daha şık servis edilmesini sağlar. Meyve dilimleri ve kamışla içeceklerinizi hazır hale getirebilirsiniz.



9 Temmuz 2018 Pazartesi

BU GÜN ÇEVRE İÇİN NE YAPTIN

Kirlenme, Çöp, Atık, Çevre, Plastik














       ‘’Çöpümü çöpe attım, içim rahat.’’ diyenler  

👧Yıllardır evimde Kağıt,teneke, plastik ve camlarımı tek poşette  biriktirip  en yakın AVM geri dönüşüm kutularına bırakıyorum...Farkındalık yaratıp bu konuya dikkat çekmek için de yazılar yazıyor bloğumda paylaşıyorum
👩Sıfır atık projesi aslında Karaman çok güzel bir çıkışla çevre için çok önemli işler başarabilir. Burada KADIN GRUP SAYFALARINDA çevreciler çevre sağlığı korumayla görev bilen hanımlarla
👨Pet şişelerimi geri dönüşüme koydum
Yıllardır atık yağımı asla lavaboya dökmem biriktiririm.
👪Geri dönüşüm kutusuna atılacakları attım tavuk artıklarını çöp kutusunun yanına koydum
👸Çöp atmaya giderken yol kenarına yola atılan çöpleri de topladım.
💁Bu gün çevre için ne yaptım? Atıkları ayırdım. Nasıl daha az atık çıkartabilirim onu düşündüm. Eskilerimi değerlendirmek için internette bu konuda araştırma yaptım.
👳Temizlik temiz insanlarda bulunur.
💑Çöpü çöp kutusuna attım
👼Çöp kutusunu bulana kadar çöpümü cebimde taşıdım
👷Sokakların ve ana yollarda atılan çöpleri gördükçe kahroluyorum..

TEMİZ EV TEMİZ MAHALLE
TEMİZ İL TEMİZ
PARKLAR OLSUN DİYORSANIZ ÇÖPÜNÜ ÇÖPE AT ÇEVREYİ KİRLETME


2 Haziran 2018 Cumartesi

ÇÖPÜNÜ BURAYA AT MEHMET



           Almanya da bazı marka çöp kutularına ''Çöpünü buraya at Mehmet'' yazılmış. Bu yazıyı ilk gördüğümde ne kadar ağır bir itham diye hemen de irkilmiştim. Sonra o çöp kutusuna bir dakika gözlerimi dikip baktığımda ve kendi kendime sorduğumda ‘’Bu yazıyı sorguladığım da’’ acaba bu yazıyı neden yazmış olabilirler diye. Demek ki oradaki Türkler çöpleri çöp kutusuna atmıyordu. Almanlarda böyle bir yönteme başvurmuşlardı. Tıpkı Eskişehir Belediyesinin çevreyi kirletenlere esprili tepki göstermek amacıyla Porsuk Çayı kıyısına çekirdek çitleyen eşek heykelini banka oturtması gibi de bir şeydi bu. Peki biz Karamanlılar ne yapmalıydık? Akşamları İsmet Paşa Karaman Kalesi arası kordon boyu yapıp da çöpünü yerlere atanlara. Pikniğe gittikleri vakit etrafı rezil bir halde bırakanlara belki de iki metre ötesinde de çöp kutusu var. Ama o çöp kutusuna atmıyor. Burada genelleme yapmadan bazıları için ki bu söylemlerim ki onlar da kendilerini biliyor.
       Temiz bir çevre için şimdiden kendimizi alıştıralım ki ileride Beyazkent Mahallesinde seyir teraslarına gittiğimiz de orayı da İsmet Paşa Caddesine çevirmeyelim.

       Kısa bir not; Dünya da geri dönüşümde en başarılı ülkelerin başında Almanya geliyor. Almanya geri dönüşümde oldukça hassas çalışıp elde ettiği verim de oldukça yüksek.


1 Haziran 2018 Cuma

MECBUREN MECBUREN MECBURİYETTEN


         İş hayatı çetin ekmek aslanın ağzında, bu şehirde işe girmek çalışmak yaşamak alın teri ile para kazanmak çok zor.  Tam ben de çalışayım diyorum herkesin geldiği çalıştığı şu  fabrikalarda, bir yığın sorun, hiç hakkıyla çalışana emeğinin hakkını veren yok. Dürüst çalışırsın helal kazanayım dersin dürüst çalışan yok. Helal kazanayım evime helal ekmek götüreyim dersin helalı haramı düşünen yok. Sen terlersin başkaları senin sırtından geçinir.  Çok çalışana bir de enayi derler öküz gibi çalışıyor salak derler. Çok çalışan kazanmıyor aslında öyleyse niye sürünüyoruz niye sürtüyoruz bu yerlerde? İleri de mükafatı var da onun için. Mükafat derken ikramiye, yatlar, atlar da bekleme. Sabırla, sebatla çalışanlar için emeklilik. Gelecekte bir gün gelecek sigorta gibisi var mı? Kendinin sürdüremeyeceği götüremeyeceği yere kadar o götürüyor seni hastalıkta sağlıkta. Kendin yatırmaya kalk bakalım kaç gün yatırabilirsin? İşyerinde bazı haksızlıklara uğramış olabilirsin ama oradan emekli olunca herkes eşit alacak hak ettiğini alacak. Hiç de öyle olmuyor. Devlet baba sigortalıdan alıyor sigortasıza veriyor.
     Üstelik emeklilik yaşı çok geç çok uzun bir bekleyiş. Öyle görünüyor ki ölünce emeklilik. Bile bile öleceğin güne kadar bekletiyorlar sonra ''al sana emeklilik,'' diyorlar. Bütün bunlar bir  kefen parası için mi? Bütün gün çalış bütün gün o yolları git gel, köprüyü geçene dek ''ayıya dayı'' de bütün bunlar bir kefen parası için mi? Ödülümüz bir kefen parası.
        Sen çok yorulmuşsun duyguların bir hayli kabarmış,
        Bu gün evde kal istirahat et istersen yarın gidersin işe,
        Ama o evde kalmadı,
       ''Hayır, hayır ben iyiyim.'' Ama iyi değildi işte kim olsa anlardı. İşe gitmek istemeyip de gidenlerin durumunu. Her gün birilerine söylendiğini gün be gün zayıfladığını güçten düştüğünü. 
        Hepimiz gittik. O zorlu yaşam koşullarında hepimiz mücadele verdik.
        Ben tembel değilim ben de mücadele verebilirim, uzun süre ayakta kalabilirim geceleri uykusuz kalabilirim. Burada sorun iş değil yapılan haksızlıklar, yanlışlıklar insana değer verilmez buralarda beni rahatsız eden de bunlar fabrikaların hoşuma gitmeyen tarafı.  
      Biliyorum bana dayanabildiğin yere kadar dayan diyeceksin. Yine bana böyle bir iş bulduğun için şükret diyeceksin. İleride anlayacaksın ne demek istediğimi diyeceksin, gelecek de bir gün gelecek diyeceksin.
      Hiç memnun değilim hiç mutlu değilim, hiç.
      Sus annem duymasın içinde sakla bunları çünkü eve tek ekmek getiren sensin.
        Kendisi de biliyordu iş hayatının ne kadar çetin olduğunu,  
       Özel yemekler sofraya en son gelir bilirmisin bunu da?
       Zorlu mücadelenin sonunda yağmurdan sonra bereketli topraklarda hasat toplamak da var. Ben hiç hasat toplayanı görmedim hepsi yaşlılar.
        Yine de ben Allah'ın sevgili kuluyum yaş bana fazla vurmadı. Öyleyse sen de Rabbine olan sevgini göster. Ne yapayım? Şükret. Rabbinin sana verdiği sağlık ve sıhhat için yedirmeyi nasip ettiği için şükret.


30 Mayıs 2018 Çarşamba

ÇARESİZİM ÇARESİZ



      MAĞDURUM DA MAĞDURUM
       Her gün yaşadığımız hayatın bir noktasından şikayet ederiz. Şu olmamış bu olmamış neden eksik neden fazla neden dengeli bir hayatım yok, çalışıyorum neden kaliteli bir yaşantım yok. Diye, sonra hayatında olumsuz gördüğün bazı olayları kişileri düzelmesini istersin beklersin düzelmezler kavgalar gürültüler kopartırsın feryadı figan edersin fakat her zaman sert bir kayaya çarpmış misali yerine oturur kalırsın. Neden? Neden? ‘’Kalk şu yolumun üzerinden.’’ Diye kendi kendine söylenirsin, dövünürsün inadına olayın üstüne üstüne gidersin farklı yollar denersin karşındaki olayı veya kişiyi kendi doğruna düz getirmek için. Hayatının dengede durması için. Fakat yine de hayatın istediğin gibi olmaz sonuç değişmez. Tam pes ettiğin noktada tamam dersin ben de bu olayla veya kişi ile yaşamayı öğrenmeliyim dersin kabul edersin eğilirsin büğülürsün yavaş yavaş ona benzersin. Yıllar önce hiç onay vermediğin olaylara davranışlara daha sonra bakmışsın ki sen iki kat daha fazla yapmaya başlamışsın onun gibi olmuşsun sonra kendi kendine sorarsın bu ben miyim? Dün ben ne idim? HANGİ BEN DOĞRU? Sorusunu sorarsın. Karşındaki olayla veya kişi ile aynı tavrı sergilediğinden sorun çıkmadığından kendini mutlu zannedersin aslında iç benliğin ta içinde kopan fırtınalarda sen, sen değilsin bu böyle olmamalı ben burada olmamalıyım dersin sessizce. Neden sessizce? Aslında mutluluk oyununu oynamak senin de işine geliyor. Sırtında yumurta sepeti yok sorumluluk yok, savunma mekanizmanı çalıştırmıyorsun karşısındaki olaya veya kişiye karşı sıkılmış yumruklarla beklemiyorsun. Çünkü karşında düzeltmek istediğin olay veya kişi ile özdeşleşmişsin. Onlar gibi olmuşsun çaresizce çaresizliği öğrenmişsin. Farkında olmadan. 

20 Mayıs 2018 Pazar

DİLİN ZEVKİ

       Dil gerçekten harika bir organdır. Son derece keskin tat alma duyusuna sahiptir. Aldığı tattığı tatta da yanılmaz bir organdır. 


     Elimizde tuttuğumuz poşetine aldandığımız çağın nimeti olan bir çikolatalı ürünü inceleyelim. 
İlk dikkat çeken şey görüntü gözlerle gördüğümüz gözlerle albenisini tahlil edeceğimiz, fakat onu tatlı bir hayale sürükleyen de gözler değildir. Onu tadan dil damak zevki tadınca aldığın lezzet dilin keskin özellikleridir sana bu duyguları yaşatan.  Dış görüntüsü ister som altından olsun ister turuncudan o tatmış olduğu lezzetin ondaki haz kapılarını da açan kaybolmayı  ondaki değişiklikleri sağlamadıktan sonra dış görünüş o tadın  yanında da önemsizdir.  
      Beş duyu organımızdan biri olan dil ağza açılan kapı bir bakkal dükkanı gibi renkli bir poşet gördüğünde onu ilgilendirmez o içinde açan çiçeklere bakar bu sebeple damak zevki poşetin görüntüsünden daha önemlidir. Çünkü damak o tadı tatmış ve asla unutmamaktadır. O tat ki damağında uzun sürede  kaybolmamaktadır. Zamanla da onun hakkında izlenim biriktirir kokusu tadını hiçbir zaman da unutmaz.






DİŞİMİN GOVUĞU


        Bu işe de bir çare bulmak lazım işimiz zor. İşimiz insanlara damak tadında yiyecek sunmak  gerçi insanlara damak tadını uyaracak uyandıracak o kadar  çok çeşit  var ki.   ''Var de'' iyisi var kötüsü var. Bir kez tattınız mı? Sevmediniz mi? Beğenmediniz mi? Bir daha dönüp  almazsınız. Neden? Alternatif ürün çok da ondan insanın canı hangi tadı isterse hangi tadı severse canı isterse veriyor parayı alabiliyor. 



      Örneğin bir kişi 80 gram bir çikolataya iki buçuk lira verebilir.  İlk defa tatmak için. İkincisinde de biraz düşünebilir.  Üçüncüsünde de kendisini damak tadının isteğine boyun eğer ve kendini o tadın cazibesine teslim eder.  Damak tadı için durum bu, daha yukarısını verip almak ta var hele bir de albenisi varsa ''al beni al beni,'' diyorsa şöyle etkileyici bir isim göz alıcı bir selefon çabucak modası geçmeyen bir tat için yoksa bu kadar çaba emek neye yarar? 


    Söz gelimi Türkçe de dişinin govuğu denilen bir yer var oraya değmeli yediği şey damağına dokunmalı kendisiyle ilgili üç beş söz söyletmeli  ama yenip de poşeti bir kenara atılınca o tat da unutulunca hani işte yok oldu. 

       Müşteri yenilik ister çeşit ister müşteri aynı malı dönüp bir daha almak ister. O malı terekte görmek ister.

         

19 Mayıs 2018 Cumartesi

ELEŞTİRİLEN MAMUL

     Diliniz o tatla buluştuğu zaman damağınıza değdirdiğiniz an sizin için değerlidir. Ölçü odur. 
    Ancak pek az insan bu değerin farkına varır. Sadece yer geçer gider. Doğal ve kaba olarak olay budur. Ne var ki yemek mi önemlidir? Yoksa o yediğinden tat almak haz almak mı önemlidir?  O tada düşkün olmak hemen de raflardan bulup almak önemsiz bir eylem midir? Öylesine sizin açlığınızı yatıştırmak adına. Eğer ki bir tat sizi alıp başka diyarlara taşımıyorsa sadece yeme dürtünüzü kamçılıyorsa o tadı eleştirin. Çünkü o tat yemekten başka duygulara da değinmemiş.  
     
   Aslında o yeme anı duygulara kattığı şey onu yemekten de önemlidir. O an ki o an çok önemlidir. Her yer de çok az göze çarpan bir değer farklılığı bu bakımdan bir tadı alıp yerken dış görünüşe de bakarak değil sizin o anki duygularınız değiştirip değiştirmediğine de bakın.  Zihninizde bazı şeyleri de değiştirip değiştirmediğine sizi eski halinizden alıp güzelleştirdiğine dünyaya bakış açınızı bile değiştirebileceğinize buna bir katkısı oluyor mu? Ona bakın. Tabi ki her şey tam o tadı damağınıza götürdüğünüz an zihninizin bir kurmacası oluyordu.
    Eleştirdiğiniz tadı başka tatlarla karşılaştırmadan o tat hakkında kehanette bulunmak o an eski üretilmiş tatları da düşünürken onlar için söylenen sözlere da kulak vermek gerekir. Bazıları da birbirine saldıran tatlar değil birbirine benzer tatlar niteliğindedir. Buda sadece rekabet piyasasında karşı gelmek değil kabullenmek demektir. 
      Hammaddeleri gereği her biri birbirinin aynısı hangisinin olduğu önemli değil fakat özünde aynı olsa da mutlak tadında bir fark bulunurdu. Onu yediği an kendisi değil bir başkası olduğunu da düşündürürdü. Onun özünde sanki kendisini bulurdu. Özünde o kakao tozlarının zerrelerinden meyve tozlarından o el değmemiş aromatik kokularında getirdiği egzotik havayı koklar kendini de sağa sola dağılmış ezilmiş yumuşamış bir şekle getirir öyle de düşündürürdü. Çikolatalı ürünlerin özü aynı olmakla birlikte geçirdikleri başkalaşım değişim yenilikçi fikirlerle onu yiyenin de şekli değiştirirdi. 

18 Mayıs 2018 Cuma

BİSKÜVİNİN DAMAKTA BULUŞMASI

 Bisküvi çeşitleri çikolata, gofret, şekerleme kraker o kadar zengin ve çeşitlidir ki sadece hepsinin geçirdiği işlevler ayrı ayrıdır.
   Kullanılan malzemelerle birlikte sanırsınız ki hepsinin de ayrı ayrı bir hikayeleri vardır.  
Bisküvi adı altında bu kadar çok çeşitlilik zenginlik ve hareketli tatlar gerçekten de gönüllerde de taht kurmaya ve damaklarda son bulmaya da hak kazanmıştır. Hemen hemen nesiller boyu sürüp giden ve uzayıp da gidecek olan lezzetler yumağı çeşitler denemeler. Daha uzun sürede  zaman değişimlerine göre de uzayıp  gidecektir. Bitmeyen bisküvi. Bu tahıl toprak ürünleri olduğu sürece de bu tatlar bitmez. Zaman zaman bir biri üstünlük gösterecek bir biri ardına sıralanacaklar ama asla tükenmeyecekler kelimenin tam anlamıyla doyumsuz bir lezzet gibi midemize o sonsuz deliğe indirmeye devam edeceğiz. Bu dayanılmaz tatlar dilimizle, damağımızla, tat ve lezzetiyle her insanla bir bir kaynaşmıştır. Bazılarına yabani bazılarına sıcak ve neşeli damağına gelip giden tatlar elbette olmuştur ama her tadı tatmak her tattan da zevk almak da mümkündür. Çünkü her biri de tüketicinin damaklarında buluşmak için marketler de bakkallarda reyonlarda koşuşup dururlar. Daha sonra da birbirlerine yer açmak için itişip kakışırlar. Daha sonra bir çocuğun elinde uçarak kaçarak uzaklaşıp giderler. Kocaman açılmış bir ağızda son bulan ağız suyunun akıntılarıyla dişleri arasında kopup gelen kocaman parçacık gibi yine ağzın köpüklü sularından mideye atılır lop diye yutulurlar. Yiyen kişinin ağzında yeni bir parçacık yeniden ağızda çiğnenir lezzette yükselirler tekrar mideye düşerler. Orada bir yığın halinde memnun midenin bir köşesinde sıkıca birbirlerine sarılırlar. O kişi o tat sıkı sıkıya da dost olmuştur. Bütün bunlar sıradan rastgele hareketler gibi görünürse de günlük işlerinizde aslında hiç de öyle değildir. Aslında o tat ve sizin aranızda gizli bir ilişki de vardır. Sizin işlerinizi de düzen koyan ilmek ilmek sizi işinize bağlayan adaptasyonunuzu sağlayan. Bazı tatlar sanki bir gezintiye çıkmış izlemini verir. Bazıları onu yerken kaybolup gidersiniz sanki bazıları da tamamen onunla bütünlük sağlar işlerinize yardımcı olur. Bazıları yine o hayat mücadelesi içinde bir ışık bir nefes gibi gelir. Neşeli ve tatlı her zaman ustaca hazırlanmış lezzetler bir takım formül değişiklikleri ile de uzayıp giderler. Bazen kedinin yumağı karıştırdığı gibi o formüller de birbirine karışır. Duyguların içinde duyduğun lezzetlerin en lezzetlisi tadın en doruk noktasını bulmak için alçalan yükselen sesler arasında o damakta son bulan sesin son halini de duymak için artık o tat lezzet ve doyumsuzluk hissi, haz duygular damakta son bulan haliyle birbirlerine karışmıştır. Bir sevinç çığlığı bir  haykırış bir neşe gülümseme tatlı bir melodi. Bazen yiyen kişiye duygularını açtırır. Bazılarına en içten bir kahkaha  bazılarından da bir mavi bulut gibi geçer. Bazılarını üzerindeki hüzün bulutlar dağılır gider. Bazılarını da kendine getirir toplanır ama sonuç olarak tertemiz pırıl pırıl duygular kalır. Havası eşsiz güzelleşmiş fırtınadan temizlenmiş olduğu halde bir de güneş çıkmıştır ki etraf pırıl pırıl parlar.

13 Mayıs 2018 Pazar

Ç⧫İ⧫K⧫O⧫L⧫A⧫T⧫A⧫


ÇİKOLATALAR💙İÇGÜDÜLERE 💚DE HİTAP 💛ETMELİDİR💜



           Oysa pek çok taklitçi ürün damakta donup kalırlar.
           Duygulara hitap etmeyi beceremeyen bir üretici tabi ki çikolatada o istenilen marka imajını yakalayamaz. O ki çikolataya damgasını vuramaz.
Görmek istediği şey almak istediği şey gerçekten de yaptıkları ikiyüzlülük benim görmek istediğim almak istediğim tat bu değil. O şaşı bakışlar altında o tadı bir daha almak ve hatta görmek bile istememiştir. Çünkü o tat onun çikolata yeme zevkine engel olmuştur. 
😋Oysa onun en çok sevdiği ve yemek arzusu en fazla olan tadıydı çikolatalar. Eğer ki gerçek üreticiler o tadı lezzeti yeme arzusunu küçücük bir kabın içine sığdırabiliyor ve yedikten sonra da damakta serbestçe hareket ettirebiliyorsa, o üreticiler kendileriyle gurur duymalı.
😋Çünkü çağının azgın rekabetli ortamında üst seviyelere çıkabilmek o gümüş kanatlara sahip olabilmek olağan üstü diye nitelendirebileceğimiz bir tada ulaşmak. Onu tadanlar da mutlu insanları çoğaltmak her yiyen kişi kendi kendisini kralı veya kraliçesi yapmak üstelik karnı tok veya aç bütün insanları da kendine çeker. 
Zengini ve orta hallisini büsbütün çeker halk arasında kazandığı ünle diğer üreticilerin elini kolunu bağlar. Üstelik her birine kendi ürünlerinin yalancı avukatlığını da yaptırır. 😋😋😋

11 Mayıs 2018 Cuma

O SIRADAN BİR TAT

       O sıklıkla yediğimiz damağımızda buluşturduğumuz tat. Hiç bir şey olmuyor mu? Sadece sessizlik öyle mi? O tat damağından geçerken midene inerken hiçbir duygu gelmiyor mu? Gözünün önüne bir hayal hiç kimse görün mü yor mu? Oysa o tat tropikal ormanlardan kakao ağacının yaprakları arasından kopup gelen bir tat. Fakat yiyen kişiyi sessizleştiriyor. Onun duygularını harekete geçirmiyordu.
       Bir bakıma bu da üreticiler için bir işaretti. Onların gözünden kaçan içine duygu katılmamış bunu da işaret ediyordu.
        O tat dil ve dişleri arasında dönerken boğaz deliğinden bir nehir gibi akıp ilerlerken onu alıp sürükleyip başka diyarlara da götürmediyse. 
       Bakın onu yiyenin tam çaprazında bir genç kız duruyordu. O kız elinde bir başka tat taşıyordu. O tat o kızı nasıl da kıvama getiriyordu. O tat kız ve hazzın son noktası nasılda üçü bir arada buluşuyordu. 
       Genç kız onu ağzına aldı dili ve damağı ile buluşturdu. Şimdi hep birlikte bir akıntıda sürükleniyormuş gibi tıpkı başka bir kayığa da binmiş gibi öyle de sürüklendi. O tat kızın boğazından kayıp gitti.😋

9 Mayıs 2018 Çarşamba

DIŞ GÖRÜNÜŞÜ AYNI









Tadı tutkulu hale getiren ufak tefek ayrıntılardır. Halbuki dış görünüşü de aynıdır. Fakat yediğiniz an aldığınız tat onun damağa verdiği lezzet o acayip bir arzu kapris hazdan başka bir şey de değildir. Yiyeni içinden kurgulayan bebek gibi hareket ettiren tuhaf bir istek. İnsanın yanından çantasından ayırmadığı başka biriyle de paylaşmaya kıyamadığı bir istek. Koca bir günü BENDE’siz geçirmek mümkün mü? 














Kendine en uygun gelen tat kendi gününe halbuki ufak tefek de bir şeydir. Kullanılan hammaddeleri de açık seçik belirtilmiştir. 


Birbirleri aralarında iç içe girme küçük küçük parçalardan meydana gelen kusursuz bir bütünlük sağlama. Bunun içindir ki çoğu zaman tek bir dişin dokunuşuyla aynı tadı ve lezzeti yaratır. 
Görünüm olarak da çok yoğun bir duygu akımı meydana getirmekle beraber yiyenin duygularında da bir rahatlama psikolojik yönden bir etki de bırakır. 




Diğer çikolatalı ürünlerin isimlerini aklınıza getirdiğimiz zaman o eskileri tanınmış olanları, hemen bu tat bir duygu olarak bir tutku gibi gelir aklınıza yerleşir. Gözünüzün önünde canlandırdığınız yalnızca parlak selefonu ince uzun şekli ve şunu da hayal ederiz. 



Onun yerken dudaklarımızdan dökülen müziği öyle de bir etki bırakır. Taklitleri de selefonundaki dış görünüş ile onun yarattığı etkiyi yarattığı halde o içeriğini ve özündeki buluşu yakalayamamaktadır.