2 Ekim 2017 Pazartesi

SABAH ÖĞLEN İKİNDİ AKŞAM


   İKİ BİSKÜVİ ARASINDA       
   Sabahları uyandığınızda o geçit vermez kuzeyden esen rüzgar size bisküvilerin kokusunu getirir. Sabah sabah tüm şehir bisküvi kokar. Yirmi dört saat o bacalardan kokusu tüter. Kabaran küçük küçük zerrecikler havanın içinde dolar hava o kokuyu hapseder akşam ve sabah serinliğinde yavaş yavaş içine çektiği kokuyu ortalığa vanilyalı  olarak size pembe düşler kurduracak şekilde salar.  Koca şehrin üzerine mutluluk hormonu salgılar. Sonra sizler de onu içlerinize çeker mutlu olursunuz.
       O koku o buram buram koku burun deliklerinizin en diplerine kadar geldiğinde sanırsınız ki o tat da damağınızda işte öyle de birleşirler. Tek tat olurlar. O anda hemen markette gördüğün ilk  çikolatalı ürünü almak istersin. Bir maskaralıkla karşı konulmaz bir arzuyla bak sen de yaptın bunu. Üzerinde  elbiselerine sürttüğün işlenmiş kakaonun izlerinden belli. O kakao ki acı içinde idi onu tatlandırınca o da büyük bir sevince büründü. O kakao ki onu yiyenler kafalarındaki şakaklarındaki derin ağrıları o şiddetli ağrıdan kurtuluyordu. O  kakao ki yiyenlerin teninden dışarı fırlamış çıkmış çelik gibi sağlam yay gibi kıvrak, kuvvetten kesilmiş birini dahi kuvvetli yapıyordu.  
           Ve servisler işçi kızları şehrin içine boşalttığında, neşeli kıvrak hareketli kızlar şehrin içine doluştuğunda 
      Öğleye dek tüm çarşıyı dolduran kızlar çarşı esnaflarının avuçlarının içine saydığı paralar sarı sarı liralar, yumuşak bakışlı kızlar yorgun incelmiş parmaklarıyla size alın terlerini uzatırlar o bisküviden kazandıklarını sizin avuçlarınızın içine bırakırlar. Sayarlar. Avuç içinde kaybolan kazançlar kaçıp kurtulan paralar  eve varıncaya kadar tükenen paralar  avucunun birinin görüp de ötekinin görmediği paralar. O kişi emekçi avuçlarının içine bakıyordu ne zorlukla kazandığı paraları avuçları arasında yok oluyordu.  Can sıkıntısı ve mutluluk bir arada onun şakaklarını baskı uyguluyor kafasını ağrıtıyordu.
        Hatırlatma, yıl başlarında, doğum günü partilerinde, vitrinlerde seyrettiğimiz o pastaların fiyatı o  tatlılar size çok pahalı gelirken ve siz de alırken, oysa fabrikada bedava. Sanırsınız ki normal hayatta da öyle 
        Öğleden sonraları ikindiye doğru paralar bitmiş içinizdeki sevinç ve hüzünler dinmiş içinizde serinlemişti. Karnınız da açtır üstelik. Aç olduğunuza da seviniyordunuz az sonra en samimi arkadaşın gelecek birlikte tahin kavuracak batırık yapacaksınız ve  her günkü işten güçten fabrikadan bahsedeceksiniz sohbet edeceksiniz. O tahini kavururken o hiç bitmeyen hikayelerini anlatmaya başlayacak yalnızca arkadaşının anlattıkları değil seninde de öyledir bitmeyen hikayelerin vardır sen de anlatacaksın.
            İlk batırık yemenin tadını sanki ilk defa onunla tatmış gibi zevk  duyacaksın. O batırığın damağında her bıraktığı tat da arkadaşını hatırlayacaksın. İki dişi arasına yerleştirdiği sıkmasını sonra da hep birlikte piyazı batırdığın soğanı turşusu domates salatalık ve diğer yeşillikleri ile yemeğe koyulup birer ikişer atıştıracağınız. Sohbet de kızışmaya başlayınca artık ne kadar yediğinizin de farkına varamadan hem ruhsal hem de bedensel olarak doymuş olacaksınız. İş arkadaşlığı deyiminin ne demek olduğunu işte o zaman anlayacaksınız. İş ve yemek 
        Akşam üzeri işe gitme faslı başladığında dinlengin yemek yemiş ve keyifli olarak  ağır ağır adımlarla ilk servislere de onlar çıkardı . El hareketleri de dinlengin ve yüzleri de güleç olarak. Hemen işe gider gitmez de kendisini makinenin önüne atar işe koyulacak kadar da iş canlısı olurdu vücudunun bütün yorgunluğu alınmış akordu düzelmiş bütün kemikleri işlevlerini görecek şekilde harekete geçecek kadar canlı çalışmaya başlardı. 
         Bana kim olduğunu söyle sana arkadaşımı söyleyeyim. Ne yemek yaptığımızı nasıl yediğimizi. Bazıları yediklerini içtiklerini çıkardıkları gübreyi dahi paylaşıyorlar bazıları ye iç keyfe gel kudur bazıları da Allah ' düşünür ibadet eder Allah'a yalvarır. Sen hangi türün içine giriyorsun hangisi senin arkadaşın  Ben hiç biriyle de arkadaş değilim. Ben yediğim yemeği hiç bir zaman facebook ta paylaşanlardan da değilim. Ama ben yediğim yemeğin ekmeğimin savunucusuyum. Yediğim ekmeği de keyfe dönüştürerek yemeyi ve anlatmayı da severim,
       Ya siz sanırım siz de yediğiniz yemeği sergilemeyi seviyorsunuz öyle ya da böyle, karşılığını almaya başladım cevaplar  gelmeye başladı bile. 


1 yorum:

  1. zaten amaç yemek paylaşmak falan değil amaç zenginim bunları yiyebiliyorum imajı verebilmek. Resim de çok hoş

    YanıtlaSil