7 Ekim 2017 Cumartesi

İSTESE HERKES KÖTÜ OLABİLİR


        İstese herkes buralarda çalışabilir. İsterse. Ben çalışıyorsam herkes çalışabilir. Sanki işyerinde herkes senin gibi düşünüyor.  Eğer ki herkes senin gibi düşünürse ne değeri, ne de anlamı kalır o zaman çalışmanın? Herkes farklı düşünsün ki tadı çıksın. O, daha ilerisini de düşünüyor daha, daha da ilerisini daha uzun süreli çalışabileceğini düşünüyor. Ama nasıl olabilir ki onun huyu, çünkü o çok kötü, fena şirret bir şey, kendisinin daha da çok kötü olduğunu da söylüyor iş arkadaşlarına,
      Hele siz de bir damarına basın hele bir yoklayın onu o zaman onun hakkındaki düşüncelerinizde hemen değişiverecek. Onunla iş arkadaşı olunmayacağını anlayacak hemen yer değiştireceksiniz. Öyleyse onunla fazla laflamayın. İster lafla ister laflama aldırmaz o çatmak istese hemen bir bahane bulur çatar, ola ki onunla laf düellosuna girdiğinde de mutlaka o seni mat eder lafın altından girer üstünden çıkar seni mat eder. Sen en iyisi onunla hiç bir şey konuşma sen onunla iş haricinde değil iş ile ilgili de bir şey konuşma. Çünkü hiç duymak istemediğin kelimeleri duyabilirsin.
        Ben bütün bunları sen üzülmeyesin diye söylüyorum. Biliyorum sen de uzun süreli çalışmak istiyorsun çocukların için çalışıyorsun ama bu kadın seni üzebilir.
        Kendisi de işe girdiği günden beri biliyordu herkesle her şey konuşulmayacağını önce kedi köpek gibi birbirleriyle dalaşırlar sonra sarmaş dolaş olur koklaşırlar sonra da kapıda birbirlerini beklerler birlikte sabah kahvaltısına giderler.
       Her fabrikada bir ışık yanar her bacadan bir duman tüter de kimse bilmez içeride neler oluyor.
          O çirkef kadın arkadaşı için,  ‘’Keçileri kaçırmış.’’ Diyor. Yanındaki arkadaşı gülüyor, ‘’Bak bakalım ara bakalım bulabilecek misin o keçileri?’’ Ama iki arkadaşının şakası bir diğerine koymuyor çünkü alışkınlar birbirleriyle böyle konuşmaya. O kadında çirkef kadın için, ‘’Asıl kendisi kaçırmış keçileri kendisi yakalasın öyleyse,’’ diyor. İkisi birlikte tekrar gülüyorlar.
     ''Söyle de yemeğe gitsin,''
      ‘’Ben söyleyememem beni üzer, sen söyle,’’ ‘’Nasıl söyleyeyim?’’ ‘’Haydi birlikte yemeğe gidelim de,’’
     ''Haydi yemeğe,'' 
        O çirkef kadının da karnı bağırsaklarına yapışmış, ne zaman yemeğe gidilecek acaba? Diye zamanı gözetleyip duruyormuş. Onunla kimse konuşmuyor çünkü o yanındakilere hep kızıyor bağırıyor, ama aynı işyerinde çalışıyoruz, aynı işi yapıyoruz mesela onun da ayranı yok içmeye bizim de, onun da başı kel bizim de, o da o kadar iyi değil işçilikte biz de, o da yoruluyor biz de, onun da takadı kalmıyor bizim de
      Onunla yemekte aynı masadalar.  Yemek yiyecek dermanı da kalmamış. Sadece su içiyor ve salata yiyor. Kafasının içi saçları terden sırılsıklam olmuş başörtüsünün altından gözüküyor. Ellerini de yıkamamış gelmiş oturmuş.
        Yanındaki arkadaşına ‘’Aldırma bu kadının laflarına gel sen de yanına otur,’’ diyor.  Üç arkadaş birlikte masadalar. Herkes kendi tabağındaki yemekleri yiyor fakat o yemiyor yemek tabağını eli ile ittiriyor. Sadece su ve yeşil salata, saçı başı dağılmış gözlerinin içi dahi terlemiş. Arkadaşları ‘’Dilinin tokmağı olmasa aslında iyi birine benziyor. Dilini sustursa iyi eder burada,’’ ‘’Bir şeyler ye,’’ diyor arkadaşları, kadın seslenmiyor, ‘’Yemen gerek ama yemek ye,’’ o su birikintisine dönmüş iş önlüğü içinde ayağa kalkıyor o ürküttüğü arkadaşları da arkasından ona bakakalıyor.
        Kadın işletmeye girince tekrar hızlanıyor o soğuk ter esintili önlüğünün içinde safi çıplak ellerini mallara uzatıyor sonra kutulara dolduruyor. Kadın görüntüsü iş yapışı ve dilinin zehri neyse bir şey soramıyor üstüne gidip de kadını yoklayamıyor. Kadının dili korkunç hep ağır laf, karanlığın içinden geçiyor gibi üstelik küfürlü.
        Arkadaşları alıştılar ona karşı da koymuyorlar çünkü onun lafları onlara vızıltı gibi ıslık çalar gibi geliyor artık boş laf laf laf, onlara koymuyor.
      Sonra kadın kendi kendine geriliyor. Arkadaşlarının yüzüne ağlamaklı gibi bakıyor hiç kötü biri değilmiş gibi kendi kendine çabalıyor ve kendi kalıbının içine tekrar sokuluyor.
       ''Yeter artık kendine işkence etmeyi bırak insan gibi davran. Senin dilindekiler içindekiler belki başkaları için o kadar da iyi sayılmaz ama sen de iyileştirebilirsin belki. Tatlı dilli ve ılıman olabilirsin belki,'' arkadaşının poposuna vuruyor bu iyiye işaret yüzüne bir tatlı biçim veriyor. Bakışlarını sıcak yapıyor , ''Üzerindeki elbisenin çirkin olduğunu ben de biliyorum,'' diyor.  ‘’Bana da dokunuyor bu elbiseyi giymek,’’ diyor.  Öyleyse çıkar o çirkin çirkeflik elbisesini sana kimse giydirmiyor ki sen de buranın havasına göre takıl uyum sağla biz de biliyoruz senin üzüldüğünü ağladığını aslında biz de biliyoruz senin iyi bir insan olduğunu. Çirkef kadın, ''Sadece denemek istemiştim işyerinde kötü olarak bilinmek kendimi güçlendirmek silahlandırmak ve böyle de nam salmak için sadece denemek istemiştim.'' 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder