11 Ekim 2017 Çarşamba

İŞÇİ KADIN VE TEMİZLİK


         Sabah iş çıkışı işçi kadın uykusuzluk çeke çeke evine doğru yol alıyor. Gürültüye kulaklarını tıkamak ve sesiz kalmak sessizce tek başına eğer ki yatacağı odası sessiz olursa daha iyi dinlenir. Sessizce gözleri kapanır ve dinlenir. Ve o vücudundaki terler daha çok ıslak ve tenine pijamasına yapışır nahoş bir koku olur o yeni koku bisküvi kokusundan hariç farklı kötü bir koku oluşturur.
      Çalışanlar ertesi güne hazırlandıklarında uzun süre o iş önlüğü içinde kalabilmek için  yıkanmaları gerekir ve o koku da işte o zaman değişir.  Bakımlı günler, gün boyunca o elbise içinde kalmak zorunda olmak başkalarına değil kendine temiz kokmak. Kendine temiz, başkalarına temiz, o hoş koku ile uzun süre kalabilmek, kendine ait temizim ter kokmuyorum düşüncesi içinde birinin yanına sokulduğun zaman rahat olmak, bunun da tek yolu her gün banyo yapmak. Yoksa insan kendisinden tiksinir bedeninden tiksinir. Suç işlemiş gibi da rahatsızlanır kötü koktuğu için. Her kolunu kaldırdığında ter kokusunun koltuk altından savruluşu belki bazıları için sorun değildir belki.
        Ama bana sorun. Bir gün o elbise içinde kolunu indir kaldır bak o zaman nasıl kokunun değiştiğini de görürsün o kokunun bir metre öteye kadar yayıldığını ve senin yanından geçerken diğerlerinin de o kokuyu aldığını ve dönerek sana baktığını.
      Hafta sonunu iple çekiyor. Hafta sonları en zor zamanlardır en kötü kokuların ter kokularının yayıldığı zaman. Yatakları dahi o kokuyla döşenmiş, gündüz uyku gece iş maalesef hafta sonunu bekleyeceksin, işte o zaman o iş önlüğün sana itici yabancı gelir tiksinirsin, belki de şurada şöyle makinenin evire çevire yıkamasını istersin bir an önce bir de kadın kısmı evinde oturmalı kendine bakmalı çamaşırını yıkamalı temiz olmalı dersin, 
        İşçi kadın, evinde değil ki evine baksın, kendine baksın, o çalışma hayatının içinde, hayatta dik durmak, hayatta ben de varım demek için. Evinde oturan kadınlar olabilir öyle oturmak ona hep itici gelmiştir. Bir kadın, sağlıklıysa çalışacak, bazı şeyleri istemesini biliyorsa çalışacak,  kaliteli bir yaşam istiyorsa çalışacak, işin ucundan ipin ucundan tutacak ya öyle ya böyle tutacak.  Baktı ki yetiştiremiyor işi başından aşkın geliyor bazı şeylerin de ucunu salıverecek, gözlerini kapatacak, görmeyecek evinin tezgahında biriken bulaşıkları, kirlileri tozlu rafları, sen görmüyor musun? Ben evi yeni aldım yeni evler evin kirini tozunu fazla göstermezler. Hem gözlerini de hep bir noktaya bakarak dikili tutma, o  kire toza seni görmek istemiyorum bir hafta de bir hafta ben yokum çalışıyorum de. Benden başka da seninle ilgilenen yok de, herhalde tüm çalışanların ortak sıkıntısı bu yüzden senin evine çat kapı gelenlerden rahatsızlık duyma. Çünkü onların evleri de seninkinden farklı değil.
      ''Hayır,'' diyor bir başkası,'' Hayır.'' Söyleyen kişi biraz bozuldu. '''Benim evim temiz eh biraz tozlu ama bulaşığım yok en azından. Ölçülü tedbirli ve temizim. Komşularda bilir beni, öyle söylerler çalıştığın halde nasıl yetiştiriyorsun hatta üç kap da her gün yemek hazırlıyorsun tezgahın üzeri de pırıl pırıl tek bir bulaşık yok her geldiğimizde de böyle buluyoruz.'' Derler. Yüzüme konuşurlar yüzüme söylerler. Ama esas güç ona o işleri yaptıran da demek istediği o ki ansızın ölüm gelip çatsa yabancılar evine doluşsa onun evi de pis olsa demezler mi ona arkası sıra ''Pis'' diye derler öyleyse o her gün bir çay çağışı dahi olsa bulaşık yıkamadan işe gitmiyor sırf ölünce arkasından konuşulmasın diye. Çünkü onun yaşayan akrabaları var onlar laf ederler. Evet onlar hele evimi pis görsünler çalıştığıma gözümün yaşına bile bakmazlar kelimeleri ardım sıra sıralarlar benim duymak istemediğim kelimeleri. İşte bu sebeple o kendine bir plan çıkartmış ve işlerini yoluna koymuş. Çünkü onun kötü arkasından dedikodusunu yapacak akrabaları çoktu diğerlerinin yokmuş bu yüzden umursamıyorlarmış. Olabilirdi. Olmayanlarında burunlarına gelen o pis kokular, tavandan aşağı doğru sarkan örümcekler, buzdolabında günlerce kalmış bozulmuş yemekler, onları kamçılamıyorsa onlara bir rahatsızlık vermiyorsa, onlarda oralarda istedikleri kadar kalabilirdi. Öyleyse yapana değil yaptıran güce bakmak gerekirdi. Onun bir diğer adı daha vardı misafirin gücü. Biliyorum arkamdan kötü konuşan akrabalarım yoksa eğer misafirin yaptırım gücü var. O onun yerine geçer o boşluğu doldurur yine bana o işleri yaptırır,
     Artık hiç fark etmez ister misafirin gücü ister dedikoducu akrabanın gücü bana ikisi de gerekli değildi. Ben canım isteyince kalkıyorum canım isteyince temizliyorum. Benim için temizlik böyle bir şey canım isteyince. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder