5 Eylül 2017 Salı

BEREKETİN ADI MELEK ANNENİN SOFRASI

köyde kazanda yemek ile ilgili görsel sonucu
       Kurban atıklarını evlerine götürmek istemeyenler, uğraşmak istemeyen kadınlar mezbahanede bırakıyor. Kelle, paça, işkembe koyun bağırsakları annesi hepsini çuvallara dolduruyor. Mezbahane evlerine yakın el arabası ile evlerinin önlerine taşınıyor. Annesi mahallenin tam orta yerine iki ayrı ocak yakıyor üzerilerine büyük kazanlar yerleştiriyor. Hayat çeşmesinden hortumla su uzatılıyor bağırsaklar gün boyunca annesi tarafından sıcak su ile yıkanıyor tuz ile ovuluyor, bıçakla işkembelerin üzerileri kazınıyor bembeyaz işkembe ortaya çıkıyor. Kaynayan sulara atıyor pişiriyor. Bağırsakları oklava yardımı ile içlerini ters çeviriyor onları da tuzla ovuyor. 
        Elinde olmayan imkansızlıkları imkana çevirmeye ne güzel bir örnek.  Annesi de annesinden öğrenmiş iyilikseverlikte ölçü tanımıyor yokluğa mahkum olsalar bile bu onların hayır yapma gerçeğini değiştirmiyor. Çok yorucu ve zahmetli bir iş yeni nesil beceriksiz ev kadınlarının öğrenmeye de pek niyetleri yok. İlk önce otel evinde kalan yoksul aileler geliyor birer tabak yeniliyor sonra beceriksiz ev kadınları geliyor, kokuyu duyan mahalle sakinleri her sene gelenek haline almış Melek annenin sofrasında öğünlenmek. Bereketin adı, Melek annenin sofrası. Ertesi gün kelle, paça onlarda şişlerle dağlanıyor kellelerin pörtlemiş gözleri çıkartılıyor temizleniyor kelle paçalar ikinci kazana atılıyor. Annesi kellenin beynini çıkartıyor çocuklara ikram ediyor, ‘’Yerseniz akıllı olursunuz diyor.’’ Yıkanan koyun bağırsaklarının içine bulgur dolduruluyor akşamı iple çeken çocuklar bumbar dolmasına bayılıyor. Tabakta hareketsiz yılan şeklinde en büyüğü, en küçüğü en şişmanı o küçüklerini yiyor tadı ve lezzeti daha güzel oluyor. Tüm mahalleyi bumbar kokusu alıyor tabaklarını alan koşarak geliyor. Annesi kurban kesilmeyen yokluk evinden bereket ve bolluk yağdırıyor
          Hac ibadetini yapanlar karşılanıyor, kalabalık bir karşılama mezbaha suyu bu kalabalığın yanından geçiyor günlerce çok pis bir koku yayıyor, çocuklar mezbaha suyuna düşme tehlikesi geçiriyor. İhramlı hacı amcalar çocukların ellerinden tutuyor. Çakma giyinmiş kız çocukları çevrelerinde salınarak dolanıyor. Sabırsız, sabırsız aralarında geziniyor, birisi bir şey bir hediye verir mi? Diye bekliyor. Hacılardan hiç tanıdık birisine rast gelmiyor. Kendisinin önemsiz vasıfsız bir eleman olduğunu düşünüyor kafasının içinde bir yığın hüzün dolanıyor. Kalabalık evlerinin önüne kadar gelmiş sıcaktan bunalanlar serinliğe kapı önlerine evlerin avlularına doluşmuş. Evlerinin çatısına çıkıyor, çatıdan şehir mezarlığı tam net görünüyor, mezara taşınan bir cenazeyi seyre koyuluyor. Bugün kaç kişi öldü acaba diyor? Cemaattekileri tek tek saymaya çalışıyor, ''Bu cenazenin seveni azmış'' diyor fazla kalabalık değiller. Kendisinin cenazesinde kalabalık gelirler mi? Kendisinin hiç seveni çıkmıyor ‘’Belki annem seviyor o gelir,’’ diyor.

        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder