29 Eylül 2017 Cuma

BABAMIN ÇİKOLATA FABRİKASI YOK


              EKONOMİK ÖZGÜRLÜK NEDİR
          
           Ekonomik özgürlük önce paraları toplamak için çalışacaksın sonra da o paraları harcamak için hastalanacaksın. Belki de varını yoğunu satacaksın. Derdin birinden kurtulup bir diğerine bulaşacaksın. Bir taraftan da tutsak gibi yaşayacaksın. Sırf başkalarının ailenin soyunun mutluluğu için kendini feda edeceksin. 
        Ekonomik özgürlük bir hastalığa yakalandığında başındaki hastalığı savacak olan paralardır. Sonra hastalığı yenip ayağa kalktığında tekrar para toplamaya başlayacağın tutsaklığındır. Hastalığın birinden kurtulup birine başlamak gibi bir şeydir de. 
         Ekonomik tutsaklık bunun adı, özgürlük değil ki  
       Sen ne anlıyorsun peki ekonomik özgürlükten? Ekonomik özgürlük diye bir şey yok çalışmak var mücadele etmek var. Peki bunlar ne için, özgürlük için değil mi? Niye acı çekiyorum öyleyse? Hayat böyle.Yorgunluktan, ve emekten kazançlar doğar ve o kazançlardan da birilerinin karınları doyar. Her kazanç bir emektir. Emekler de birer çiçektir. Her biri bir başka kokar. İyi ama o çiçeklere tohum veren benim, benim halim  ne olacak? Bu tohumu kim doyuracak kim besleyecek? Tam orasını bilemem ama herkes besleyebilir herkes kimi kan verir kimi can. O kişi çalışan kişi ekonomik gücü elinde tutmak isteyen kişi bağırıyordu makine mıyım ben? Şayet makine isem ben, benim de  alet ve edavatlarım kol ve kanatlarım var peki onları kim onaracak?
        Ekonomik özgürlük için bunca eziyetler çalışma gece mesaileri gerekli mi yani? Çünkü kazandığım bu parayı otursam bir gün bir lokantada yesem hemen tükenir. Sonra  de için ürperir. Sonuç ne çalış ve ye. Tam yemek istiyorum bakıyorum maaşın hepsi bitmiş tükenmiş,
         Bırakalım şimdi ekonomik özgürlüğü de Allah ne verdiyse ona kucaklarımızı açalım. Kır zincirlerini iş ile kopar bağlarını, vur lambaya ışık vermesin, söndür ocağın altını, hastalanınca gitme eczanelere, şimdi ne anlıyorsun ekonomik özgürlükten? Eğer varsa rızkında yemek o da sen çabalamayınca gelmeyecek.
       Yani ekonominin paranın tutsağıysak işimiz de bizi zincire bağlamışsa bizim ne yapmamız gerekir öyleyse? İşimizde mutlu olmak, halay çekmek, dans etmek gülmek neşelenmek. Nasıl olsa sonu gelmiyor öyle düşününce de böyle düşününce de, ancak işimizle mutlu olursak ipin ucunu yani özgürlüğün ipin senden taraf yönünü tutmuş oluyorsun. Kendine özgürlük hakkı veriyorsun öyleyse halay çek, dans et, raks et oyna elinden alan mı var? Al sana özgürlük. Sen zincire bağlı işinin tutsağı olmuş kişi.  
       Sen unu elemiş eleğini asmışsın da ondan böyle konuşuyorsun çiçekli dallı güllü elbiseler içindesin de bol ağaçlıklı yeşillik yerde testini ters çevirmiş kafana dikmiş testinden de su içiyorsun yani boynunda zincir yok.
         Herkes kendi kafasına konan sineği kendisi kovar. Kısacası sana söylemek istediğim şey şu ekonomik özgürlüğün olduğu sürece kralda sensin paşada, top da alırsın tüfekte, sahile tatile gider kıyısına da ayak basarsın işte özgürlük budur. Sen hiç parasız özgürlük gördün mü? ''Hayır.'' Öyleyse patronda sensin işverende. Ki böyle olması gerek ki hayatın süslü olsun süslü geçsin. Benim cennetim çok süslü atlı arabalar  çiçekli balkonlar yemyeşil kırlar. Dolunaylı geceler kırmızı panjurlu evler. Sen de cennetini kur senin de cennetinde bir sürü renkler cisimler yürüsün.
      Bir bardak soğuk su, bir bardak sıcak çay mesela, 
      Sonra çene çalmak şarkılar söylemek mesela,
       Dünya ah bu dünya ölümlü dünya bu dünyada çok büyük ün yapsan kime ne? Boşu boşuna yaşasan kime ne? Sonuçta ağlayanda gülen de sen değil misin?
         ''Neden ağlıyorsun?''
        ''Babamın çikolata fabrikası yok.''
        ''Al sana bir lira git karşı marketten kendine çikolata al.'' O kişi mutlu oldu, mutluluk budur işte sevinç budur, ekonomik özgürlük budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder