17 Eylül 2017 Pazar

İŞİME MEKTUP




                  Sevgili işim,
      Hiç farkında olmadan çok kez yardım ettin bana zor sıkıntılı günlerimde sadece para kazandırmakla da kalmadın şu gurbet diyarında elimden tuttun, geldiğim girdiğim giriştiğim hiç bilmediğim şu işte beni destekledin, beni avarelikten boş gezerlikten kurtardın, elimde yozdu emeklerimi de  boşa çıkarmadın üstelik beni ne çok da eğlendirdin üstelik ben bu kadar çok kalabalığa da alışkın değilken beni bu kalabalığa da alıştırdın şimdiye kadar hiç yaşamadığım özel duyguları anları ve  kendime has özellikleri bana yaşattın.
      Kırk elli blok üstüne dikili ve her telden insanın barındığı fabrika içinde kimisinin kaşları kalkmış, kimi burunlarından kıl aldırmıyor, kimisi ayakta dikiliyor, kimisi de sakın sakin bekliyor kimisi de hayretler içinde demir kalabalığı makinelerin fırınların izinde. 
    Ama herkes herkes geçim derdinde ama yine de herkes gönüllerinde de bir yerlere gitmek istiyor, buradan işinden kurtulmak işinden aciz o burunlarından kıl aldırmayanlar burunları kalkıklar, kalkmış burunlarıyla da öylece kalmışlar burada bu işyerinde ne zordur onlar için iş değiştirmesi, hele alışık da değillerse iş değiştirmeye, kalmak içinde burayı seçmişlerse ne zordur onlar için gönüllerinden geçeni gerçek hayata geçirememesi fakat şu da bir gerçek ki insanın karnı nerede doyuyorsa rızkı oradadır. 
      Ne yapmalı ki orayı ilginç, neşeli, sevilen yaşanabilen mutlu bir yuvaya çevirmeli? Ne yapmalı ki orada ki işi bir oyuna çevirmeli çocuklar gibi çikolata bisküvi ve şekerlemelerle çikolata diyarında, çikolata fabrikasında eğlenmeli oyunlar bulmalı kendine, gerçek görmek istediğim işin içinde sel gibi akıp gelen çikolata içinde
      Ve yine ben ve beni güçlü hale getiren sen. Ben nice sancılar çektim nice yokluklar meğer isem varlık içinde imişim ben, o iki kanatlı büyük kapıdan girene dek de bilmezdim ben de neler var. Bana kendimi sevdirdin evimi gönlümü mutfağımı daha bir sürü şeyi doldurdun sen.  
      Gün yüzü görmeden çoğu gün güneşe hasret gece gündüz sayılı saatlerde, saat dördü veya gece on ikisini göstermeden de salıvermezdin bizi de  bunca mücadele içinde, biletimiz kesilmiş gibi aynı kılık ve kıyafette, aynı iş kapısında aynı fırının başında ekmek bekleyen biçareler, benim gibileri kendinden habersizler, Kendilerine özgüven veren, kendini öğreten tanıtan bildiren dişleri arasında çiğnedikleri de sen. Bir mucizesin sen, bu garip topraklarda bozkırın ortasında ancak sensin bu şehrin adını tanıtacak adını yazdıracak işte seninle dostluğumuz bu yüzden, sana mektup yazmam da bu yüzden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder