27 Eylül 2017 Çarşamba

BANA UYKUYU ANLAT





                        EN TATLI ŞEY UYKU  
ÇARŞIDAN ALINMAZ  MENDİLE KOYULMAZ ONDAN TATLI BİR ŞEY OLMAZ.
                           
        Saat gecenin üçü uykusu ağırlaşıyor. Fırının üstünden geçen bisküviler ve ardı sıra  gelen makinenin paletleri. Uykusu bir şimşek gibi gözlerinin içine gelip gelip gidiyor  neredeyse uykusu tüm gözlerini gönlünü ve  kalbini de uyutacak şekilde  ama onun önünden de tat tak sesleriyle ilerleyen paletler var onu bekleyen bisküvi sıraları kendini uykudan çeke çeke uyanıklığa doğru ilerletiyor, kendi kendine yavaşça gözlerini açıyor  tekrar uykusu tıpkı anne memesine yanaşan bir bebek gibi gözlerine yapışıyor. Sadece uyuklayan kendisi de değil üstelik diğer kızlar da en az onun kadar uykulu.
        Dışarıda şehirde, evlerde, yataklarında, beşiklerinde çoğu insan en derin uykularında  en düşsel rüyalarını görmeye başladılar bile. Onu uykusuz yapan ve uykulu bir şekilde ayakta tutan ise üzerine geçirdiği iş önlüğü. O uykusuzluktan patlamak üzere şuraya bir yatak ser yavaş yavaş türküsünü söylüyor dili hemen gözünün ününden hiç gitmeyen yatak  şöyle bir uzanıverse ve uykuya dalsa. Yanındaki sıradaki bir başka arkadaşı yüzünü yıkamaya gidiyor.      Fabrikayı koca koca sıralı floresan lambaları aydınlatıyor. İşçilerin gözlerine o parlak ışıklarını yerleştiriyor. Ve koca fabrikayı ve bisküvileri aydınlatıyor. O parlak ışığın altında gözlerinden akan uyku ve kollarını ellerini işletirken etrafı aydınlatan floresan lamba,
      Uyku onun üzerinde iken o işte onun ellerindeyken o karanlığa uykuya doğru yol alıyor. Karanlıkta süzülen elleri şimdi makinanın üzerinde o geçitlerde, sıralarda paletlerin  üzerinde karanlıkta bildik hareketleriyle süzülüyor. O şimdi uykuda
         Onun uykuya dalmış gözleri ışığın loşluğunda sadece karaltıları görüyor kızların ellerini yüzlerini birbirine karışmış şekilde, makinenin bisküvi sıralarının kızların siluetleri gözünün önünde, onlara gözcülük eden çavuş amir ve operatörün seslerine de kulaklarını dikmiş beklemede kulakları da onların seslerinde, o derin bir uyku çekerken birden bire bir ses yükseliyor. O bildik çavuşun sesi, onundan yorgunluktan ve uykusuzluktan sesi çatallı çıkıyor, onunda gözlerinin içi kızarmış, makinedeki sıradaki kızlar hepsi de birbirlerine baka baka uykusuzluktan sere serpe yayılmışlar. Bazılarının ağzını açıp konuşmaya takadı yok bazıları hemen uyudu uyuyacak. Yorgunlukta var tabi sadece birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar.
        Yorgun ve uykusuzlar bir tek amirleri, uykusuzlara musallat olmuş uyumasın kızlar diye aralarında dolanıp duruyor. Kendisi de bir daha gözleri kapanmadan uyuklamadan sabahın olmasını istiyor. Çünkü bu günü de sabaha kadar sorunsuz atlatmak niyetinde ne amirle ne çavuşla sorun yaşamak istemiyor. Çünkü, onlar ne kadar işine sadık ve sorumluluk sahibi iseler kendisi de öyle işine sadık ve sorun istemiyor.
         Uyuyan kızlar maalesef sıraların bazılarını kaçırıyorlar. Sonra hepten sıraları kaçırmamak için çavuşları uyarıyor. Arkada bekleyen acemi çaylak kaçan sıraları yakalıyor. Neyse ki çavuşları acemi kızları makina ve fırın arkalarında eğitiyor.  Sürekli hızlı el hareketlerine makina fırın hızına yetişmeye alışkınlar. Alıştırıldılar.
        Uyuyan işçiler ne kadar kendilerini savunsalar da gece herkes uykuda iken onlarda  uykuda iken, sıralar kaçtı. Onlar uykuda iken önlerinden akıp giden sıraları göremedi. Uyuyorlardı çünkü. Uzun bir süre de uyurlarsa o sıralar kaçar ve kaçan sıraları geri getirmek imkansız telafisi olmayan bir kaçış gibi. Ama çok uykuları var ve de yorgunlar  gözlerini ne kadar da açık tutmaya çalışırlarsa çalışsınlar saat gecenin üçü ve üçü çeyrek geçe uyumamayı başaramayanlar, resmen uyuyorlar.
     Uykusu tamamen üstüne çöküyor. Gözleri süzülüyor. Onun üzerinde uykunun ağırlığı çökmüş iken o hiç bir şeyi göremez şimdi tepesindeki lambalar bir ışık hüzmesi şeklinde süzülüyor. Amirleri onları gözlemliyor bazende yanlarına yaklaşıyor hem öyle yaklaşıyorlar ki gözlerindeki uykuyu görebiliyor. Onun elleri otomatik olarak bildiği işte işlerken fabrika makine ve fırınla irtibatı kesildi duyuyor ama konuşamıyor. Her an bir iş kazası olma ihtimali yüksek  fakat o yüksek ve acı bir ses duymadıkça gözlerini de açmayacak. Makine düzgün rotasında yol alırken diğer işler, önündeki kazan da dolmuş mal alırken, diğerleri de kendinden geri kalır gibi değil hepsinin gözleri pusulu yeterince uykulu sanki bir ses yüksek bir ses duyulacak ve hepsini uykudan uyandıracak. Üstelik fırın da normal hızında makineler de, o dehşet verici tehlikeli anlarda üstelik çok yakın onlara o herkesi korkutan ve şehrin içine yayılan korkulu anlar,  yeni kopan eller yeni parmaklar 
       Çavuşlarının ''Uyanın gözlerinizi açın,'' sesi ile uykudan uyanmış gibi irkiliyorlar. Bildikleri rotada ellerini işletiyorlar. Biraz kestirdiklerini de bile bile sonra gözleri açılıyor.
     Böyle bir anısı olan var mı? veya yaşamış olanların size anlatıkları bir anısı?
    Anasının karnında iken işe gelmiş gitmiş ve o anılarla doğmuş büyümüş birisi inanıyorum diyor bu anlatılanlara,'' inanıyorum  çünkü kendisi de uyurmuş. ''Çünkü hiç kimse uykusuz kalamaz,'' Diyor. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder