23 Eylül 2017 Cumartesi

ESKİLER


                                         BİSKÜVİNİN SAVUNUCUSU

           Eskiler de olsa korumuş eski olduğunu, o yüceliğini ve onurlu ağırbaşlı duruşunu, gerçeklerle yüzleşmeye kalktığında eskilerin de yüzü olurmuş yürüyebilmesi için sokaklarda. Bu ne büyük bir tevazu, bu ne büyük bir gurur, bu ne büyük bir mutluluk, tüm hayatı şekillendiğinde. Yerleşmiş kök salmış iki yerde evde ve işyerinde. Ne bir nefret ne bir kırgınlık ne de bir ihanet yediği ekmeğe, öyle bir buluşma ki nerede karşılaşsalar nerede duysa ismini gererek göğsünü, kaldırır başını, verir sırtını yediği ekmeğe. Daha çok başını kaldırtır göğsünü kabartır bisküvi fabrikasının adını duyduğu her yerde. 
        Yıllarca onlar yoluna o yoluna devam etmişler, ona mutluluk ve gurur veren bir edayla birbirlerinin kollarında ta ki emekli olana dek o karanlık yoldan aydınlık yola o yeşil yola varana dek, bilinmezmiş dile getirilmezmiş adı, ta ki yaşlılık gelip dayandığında o kel başlar, ak saçlar, etrafını saran o kocamış insanlar ve düz yolda zor yürüyen ayaklar sadece benzetme yapıyorum. İleride sizler de bizler gibi bir gün yaşlı olursunuz diye.  O yaşlılık ki şimdi sizlere yabancı size uzak gibi uzak diyarlardan ses veriyorum gibi gelir.
        Uzun yıllar özel sektör idaresi altında kazandığı bir hakla şimdi kendisi de paşalar gibi mesut bahtiyar döndürüyorsa devranını sen de kabul et öyleyse.  Eskinin işçisi şimdinin kraliçesi evinin hanımı olduysa eğer al eline işini sıkı tut elinde gevşetme dizginlerini sabret saldır var gücünle sahiplen işine önündeki bisküviye. Bu hepimizin işi hepimizin ekmeği öyleyse hep birlikte koro halinde öncelikle eskiler, emekliler yaşlılar bu sürüden ayrılanlar bu günün gençleri genç işçilerin yanında tüysüz tüyü dökülmüş kazlar gibi yürüyelim birlikte.   
         Her yaşam savaşının başlattığı ve erittiği insanlar vardır ve o insanların eğittiği nesilden nesile süren bir insanlık vardır. Sen ekmek kavgasına düşmüş kişi seni baştanbaşa değiştiren yenileyen işinin önünde ölçülü gittiğinde, seni tüketen hayat gücünü hem de ekmeğini sana geriverdiğinde ve baktıkça geçmişine neler gördüğünü neler yaşadığını, nelerin senin üzerine çullandığını, sonra bir çekirge sürüsü gibi kazançlarını çekip götüren senin çektiklerini kazandıklarını bitiren ve senin emek ve çabalarını tüketen sömürücüler ve senin filizlenen yeni neslin çocukların refahın geleceğin, sen ey yakalanmayan el değiştiren gençlik, sen ey üretilen pazarlanan el değiştiren bisküviler. Bak gördün mü? Hepsi de nasıl el değiştirdiler. Tüketildiler.
         Uzun yıllar boyu yiyeceğiniz o yemekleri yaşayacağınız onca mutluluğu bir düşünün.  Düş gibi gelir şimdi sizlere ama sabrın azmin ve Allah’ın nasip etmesiyle sen de erişirsin bir gün o selamete. Gördün mü hazır bekleyenlerin sonunu onlar hala ateşli levhalar önünde bekleşiyorlar hala da beklemedeler. Senin göze aldığın, cesaret ettiğin, çalıştığın hak ettiğin,  büyük balığı yakalamanın hazzıyla şimdi sen güçlüsün sen hükümdar, sen kral, sen patron, sen ki o muhteşem çalışma gücünle. 
       Azarlamak büyüklerin hakkı görmüş geçirmişlerin öyle ya, yeni nesil daha çok sevsin saysın, sahiplensin diye işlerini kendi görgüsü ve düşüncesiyle. 
       Ve çalışan kadını övmek övgüye değer bulmak onu yermek yerine o dünya telaşesinin kuşattığı bin bir iş gücün içinde, kadınlığını kendisinden başka hiç kimsenin düşünmediği iş güç içinde sabırla da gösterirdi o kadın gücünü çalışırdı herkesle.    
       Şimdi yine o neşeli ayaklar gezer terlikleriyle ayaklarını sürüyerek ne olduğunu, ne olacağını, kimin için çalıştığını, bilmeden emeğini ekmeğini koruyabilmek adına kendi kraliçeliğiyle övülmek adına ama zaten kadın önde gidiyor erkeği arkadan geliyor.  ‘’Çekilin yoldan geliyor kaptan,’’ Der, gibi bu da kocası tarafından ona verilmiş bir ödül galiba. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder