9 Eylül 2017 Cumartesi

BİSKÜVİNİN SAVUNUCUSU

HANIMAĞA                                       
  Küçük bir kız çocuğu iş önlüğü içinde beyaz başörtüsünü örtmüş şarkı söyler gibi eline aldığı bisküvi sıralarını makineye paletlerin arasına yerleştirmeye çalışıyor. Hemen arkasındaki kız da en az onun kadar küçük temiz ve duru serbest bıraktığı kollarını uzanabildiği yere kadar uzatıyor. Buğday başaklarından üretilmiş taze bisküvileri o da elinde çiçek demeti gibi yapmış makinesine taşıyor. Ellerinde bisküviler elbisesine bedenine kokusu sinmiş kızlar, bir başkası da onun arkasında birbirlerinin izinde küçük cüsselerine aldırmadan, her biri bir gül demeti içinde paketleme makinelerine bisküvi  taşıyor. 
        Damaklarda tat tam dişlerinin kestiği yerde, kokusuyla birlikte krallara layık lezzette, bisküvi sarılmış paketlerde. Yiyenlerin ağzına layık lezzette hafif kokusunu da salar gizlice. Gizlice kokması da güzeldir ve yerken de içinde sakladığı tadını da verir gizlice.
      Bisküvi kokusu her sabahın serinliğinde gelir evlere dolar duvarlar dahi bisküvi kokar gizlice. Karınlarında büyüttükleri çocukları dahi bisküvi kokar gizlice. Kadifeden elbiseleri iç giysileri blucinleri hepsi de bu koku içinde. 
        Fabrikadan halka tüm dünya çocuklarına tatlı tatlı, oysa o damak tadı hemen yanlarında ağızlarına attıklarında veya ayaklarının altında ağızlarını burunlarını bana bana bisküvi kokusu soluk aldığın her yerde. Koca şehirde.
       Tüm şehir beyaz meleklerle kaplı her biri bisküvi kokan beyaz meleklerle  şarkı söyleyen kuşlar gibi de cıvıl cıvıl hepsi birlikte, hep birlikte bir arada aynı serviste aynı çatı altında aynı şehirde. Kendinizin seçmediği bu yurtta bu şehirde.
      Allah aşkına çalışanlar; Yatağınız ekmeğiniz bu şehirde ise bu şehirden beslenecek isek şayet kendi geleceğiniz çocuklarının geleceği adına bisküvinin savunucusu olun. Savunun ekmeğinizi böyle bir iyilik yapın yediğiniz ekmeğe. Yaşadığınız kötü günler ve olaylar her yerde yaşanabilir de silindi gitti de sil gitsin hafızandan. Kabahatli olanlar çeksinler kendi vicdan azaplarını. 
      Kara gözlüm efkarla gül gayri, 
      Hadi gülümse lütfen,
      Sana diz çöktürmeyen seni ayağa kaldıran işinin önünde, 
       Bak şu karşında duran iş arkadaşın senden de acıklı duruyor, senden yardım istiyor.  Çünkü onun sorumluluğu sende fazla en çok da kocasından çekiyor ve de çocukları çok yük yüklüyorlar ona.
      O konuşamaz derdini anlatamaz sana. Öyleyse sen git konuş onunla,
        Bir zalim zorba kocası varmış onun gazabına uğramış. Kadın, eşi ve üç çocuk. Kocası üstelik terk de etmiş.  Eli pençeli kızgın diliyle leş gibi konarmış her gece üstüne evin içi savaş alanına dönermiş. Bazen çocuklar izin vermezlermiş annesinin kemiklerinin kırılmasına bazen de çocuklar böyle yaşama derlermiş annelerine o da saklarmış saklanırmış şu fabrikada benim gibi çeken nice kadınlar vardır diye bu işkenceyi kaldırmak sırf bu yükü taşımak için gençliği gözünün önünden akıp giderken ve kocasının vurduğu yerlerdeki etleri çürümüşken, o da fabrikaya sığınırmış. Kendi kendisini zehirleyen düşünceler, duygular hisler çabuk uzaklaşın ondan bu acı ona yeter,  bu dar alan bu kapalı alan dar düşünceler ona yeter.
        Dön dünya dön, bisküvi diyarında bu dar alanda fabrikalar ve ev arasında dön dünya, dön de bütün güzellikleri bize getir bisküvi kokuları arasında gülen yüzleri iyilikleri. Benim kırılmış kemiklerim var onları da iyileştir sonra hep birlikte birlik olalım işçi sınıfı kızlar gömelim dertlerimizi  bu kutsal yerde ve saralım hep birlikte her bir bisküviyle. Sınırsız sayı sonsuz sayı gibi gelen bisküvilerle, sınırsız gelen işçi kızlarımıza da inanarak ve sınırsız çalışma gücümüze. Bir damarım dahi yok ki bisküvi kokmasın her bir damarımda şah damarında ve ekmek aslanın ağzında şu gökyüzü altında şu bozkırın ortasında,    
        Siz aç gözlü çocuklar tüketiciler duyun beni alın şu bisküvileri alında yiyin bitirin bisküvileri tekrar yeniden açılsın, yeni işyerleri.
      Sen de işine olan sevgini göster sen de emeğinin ekmeğinin peşine düşmüş ekmek kavgasında  ekmeğiyle dövüşen kadın, bisküvi kokusundan kendine kolonya yapan kadın, sen de sevgini göster arkandan gelecek yeni nesil kızlara yol göster tarafsızca sahip çık işine. 
         Merhametlice ve tarafsızca buna gücün var biliyorum ve daha fazlasına da yetebilir. İşine sahip çık. Bisküviye ve onun geleceğine bu öyle büyük bir aşk olsun ki senin ağzından çıkan sözler kızların çalışmak istemeyenlerin kulağına küpe olsun. 
     Sen çalışan kadınların anası Şerifhanım çalışan kadınların Hanımağası ona da rica et bizim adımıza o da konuşsun bizim adımıza işçi işveren hep birlikte kavrulalım, fırınlarda yanalım, pişelim birbirimize aş olalım harmanlayalım bisküvi olalım kokalım. Belki birbirimiz birbirimizin yaralarını sarar hafifletiriz, birbirimizi serinletebiliriz. Rica et de işini biraz daha büyütsün atını biraz daha öne sürsün ileriye bizleri de büyütsün böylece.
    Başaranları kadın girişimcileri baş tacı et ki daha çok başarmalarını sağla, 
    Şerifhanım izin ver de eğileyim önünde hafifçe başımı eğerek dahi olsa,
   Çünkü şu bağrı yanık toprakta, Anadolu da bozkırda Karaman'ı Karaman yapan bisküvi gofret olmasa başka ne olurdu acaba? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder