15 Eylül 2017 Cuma

KÜÇÜK İŞÇİ KIZ VE KİTAPLAR


    Küçük işçi kız, yüzü soluk bazen de ara ara kan geziniyor soluk yüzünde. Baş örtüsünü gevşek bağlamış sanki boğuluyormuş gibi boğum boğum, öfkeli dudakları kalkık başı, bazen de geviş getirir gibi sakız çiğniyor ağzı.
       Kasılıyor ben böyle söyleyince başını ansızın kaldırıyor, beni tersliyor  neyse bilinçli bir şey değil.  Sadece hayata direniyor hayata karşı duruşu sanki sırık sıskalığı yorgun ölü gibi ruhu anlaşılacak. Hırsla saldırıyor o iş önlüğü içinde saklamak istediği utangaçlığı, onu da gizleyemiyor yüzü al al  kızarıyor. Sonra kurtuluyor utangaçlığından şen ve neşeli oluveriyor  üzerinden yırtıp atarcasına utanma elbisesini dilini konuşturuyor kendini ifade etmenin verdiği bir rahatlıkla, hafifliyor. Keskin bakışlar gönderiyor ihtiyaçlarını isterken bazen de hayata söver gibi sonra da ters bir dönüşle mutlu ve neşeli sonra da koşarak her istediğini elde edebilen bir güç ve kuvvetle yükseliveriyor. Birden bire yüzü neşeli komik oluveriyor. Solgun yüzü gülüyor dişleri görünüyor.
         Köyden şehre gelmiş. Ayakları sandalyenin üzerinde otururken yere değenler işe gönderiliyor. O sakar çocuk halleriyle koştur koştur sürüklene sürüklene çalışıyor. Çalıştırılıyor. Biraz daha işi sıkı tutun çocuk işçiler çalışmasın.
          Çocukları evlere de kilitlemeyin onları okula gönderin. Onların da bilgiye ihtiyaçları var. Kitap okutun onlara. Hatta sokaklarda oynamaya gönderin, saklamayın çocukları evlerinize onları o değerli varlıkların yaşama haklarını denge de tutun. Denge de tutun ki çocuklarda denge de durabilsinler. Kendi ayakları üzerinde yürüyebilsinler. Gözleri burun delikleri dahi açılsın çocukların kapalı tutarsanız çocukları burun deliklerinden solur dişlerini gıcırdatırlar hem de yokuş aşağı.
       Hemen gönderme çocuklarını işe beklet, okut, dengede durmasını öğrenene kadar kitap okut sonra işe gönder.
       Öyleyse okula, 
       Çocuk okulda durmuyor  geri geliyor kaçıyor büyümek büyüklerine yetişmek için çabalıyor işe gitmek istiyor. Ara sıra annesine açılıyor tek başına ayakta durabilirmiş okul eğitimi onu uyutuyormuş,  uyumaya başlayınca da hayatın ipini hepten kaçırıyormuş görünmez oluyormuş, görünmez olunca da hayatta kendinden bir iz de kalmıyormuş. Bazen de bir kuş tüyü gibi hafif  havada uçuyormuş bazen de kızakta kayar gibi oluyormuş. Hayatın mana ve önemini anlamak için iş hayatına atılması gerekiyormuş, şu soluk alıp verdiği atmosferin içinde kendini biçimlendirmesi gerekiyormuş
      Annesi de ''oku,'' diyor ama o duymuyor neredeyse,  kendisi şehre gidiyor. Annesini ailesini hiçe sayıyor.
      Onun tuttuğu işi onun bedenini çok hafif yaptı hiç ağırlığı yok gibi saman çöpü gibi oldu. O şimdi umut ile umutsuzluk arasında sürükleniyor öfke dolu gözlerle gelgitler arasında gidip geliyor. Eli kitaplara değmiyor o dönerek bir el hareketiyle kaldırıp attığı kitapları, o şimdi omuzlarının üstünü örten başörtüsü içinde el sallayıp durdurduğu servise biniyor. Arkasından umutsuzca dönüp baktığı okul önlüklü kızlar öfkeyle kendisine kızıyor ne yaptın sen ha ne yaptın? Ne yaptınsa kendine yaptın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder