8 Kasım 2017 Çarşamba

ÇALIŞMAKTAN NEFRET EDİYOR

     Söyle bakalım ne zaman çalışmaya karar vereceksin? Kaç zamandır kahvehanelerde sürtüyorsun alışkanlıklarım var benim diyorsun onlardan vazgeçemem diyorsun ha bir ideallerin. Ha bide de bu gün pazar ve senin için her gün pazar işin yok paran yok ve her gün evdesin güneş yakar, fırınlar sıcak, yağmur ıslatır, hep bir bahane senin de bir damla yağmur yağdırmaya niyetin yok. Oysa bu şehirde bisküvi kentinde bardaktan boşanırcasına yağmur gibi iş kaynıyor.
          İşsizlik rahatlık hoşuna gidiyor işten nefret ediyor. Buraya buralara iş getirdiniz diye de bisküvi patronlarına kızıyor çünkü herkesin ağzında aynı sözcük ''Neden fabrikanın birine girip çalışmıyorsun da boş boş geziyorsun?''
          Tembellik işsizlik onun tenine yapışmış onu bırakmıyor.
          Çalışmaktan  nefret ediyorum o yüzden buralara takılıyorum. Buralarda her iş lafı açıldığında şu bozkırın ortasında tek iş kolu bisküviden söz ediliyor. Başıma dikilmişler mecburmuşum gibi oradaymışım oradan da başka iş yokmuş gibi kızıyorum ama üstüme gelmeyin bak ha o hiç istemediğiniz cümleler ağzımdan çıkabilir.
           
        Onun hayatında gülmek eğlenmek neşe olacak. O biraz kaçık uçuk hayat yaşayacakmış o yüzden o bulunduğu şehirden kaçtı o bisküvi fabrikalarından o alınyazısı gibi duran işten kaçtı. O gittiği şehirde de sefiller gibi çalıştı sular seller gibi ter döktü ben fabrikalarda çalışmam çalışan da köledir diyen kişi köleler gibi de çalıştı o gittiği şehirde hoşlandığı tek bir şey bile yokmuş üstelik o şehirde. Ama orada da bir şeyi öğrendi çalışmayı.
          Çalışmak hem ruhen hem de bedenen çalışmak. Bedenen çalışmak iyi kemiklerinin kütürdediğini hissetmek akşama kadar terlemek akşam da yorgun olduğunu bilmek sabahta vücudunun hamlamış olarak uyanmak. Meğer isem para kazanmak ne kadar da zormuş. Çalışıyor parayı kazanıyor ve harcıyor o ben fabrikalarda köle miyim ki çalışayım diyen adam köleden beş beter çalışıyor. Ve kendi kendine bulduğu cevap savunma cümlesi ''Ben işimin kölesiyim ben işimi seviyorum. Garsonluk yapıyorum sabah dokuz ve gecenin üçü patronla böyle anlaştık servise çıkıyorum bulaşık yıkıyorum.'' Burada çalışanların hepsi rezil sanırsın ki hepsi de işinin kölesi olmuş kapı dışarı edilenler yeni işe girenler kavga edenler dalaşanlar aslında oralarda da hiç biri işinden memnun değildir. Hepsinin ağzında da aynı sözcük ''Ama bu haksızlık!'' Çığlıkları sonra da kendi kendileri yargılamaları ve susmaları
        Ben uyandım, yeni uyandım bu çığlıklar beni uyandırdı. Önce içimdeki beni tembelliğe ve çalışmaya karşı dolduruşa getiren düşmanlarımı içimden savdım. Hepsine kapı dışarı dedim.
      Yarın pazartesi benim için yeni bir gün yeni bir işbaşı olacak. Kendi şehrimde yeni bir işe yelken açacağım. Bisküvinin anavatanı Karamandan Avrupa'ya ve dahi tüm dünyaya yayılan o tat o kokunun diyarında bisküvi fabrikasında ben de çalışacağım.

      Benimde bir işim var. Tembelliği ve işsizliği kovdum lügatimden yaşımda büyüyor işimde yürüyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder