9 Kasım 2017 Perşembe

SAKIZ ÇİĞNEMEK

  İşçiler, işiyle ilgilenenler hızlı çalışıyorlar ya da hızlı çalışıyor gibi görünüyorlar önlerinde iş tıkır tıkır yürüyor işliyor çünkü o formayı giyip de hızlı çalışan fırının hızına yetişmeyen var mı? Sadece fırına bağlı kalmayanlar bu fırın hızından muaf, onlarda kendi hallerinde çalışıyorlar ya da başka hızlara tabi tutuluyorlar. Boş durulmaz elbette işyerinde boş durmak da iyi bir şey değil herkes çalışırken onların boş boş olması olmaz tabi.
       Herkesin kendine göre bir yükü var çektiği yüklemeciler un boşaltıyor gülen yüzleri tebessüm etmekten çizgi çizgi. Sadece zayıflıktan büzüşmüş derileri elleri çuvallara tutunmuş bir uçtan alıyor diğer uçta taşıma bandına kadar çuval götürüyorlar. Taşıma bandının karşı tarafında duran da daha henüz ellerini belini dinlendirmeden ikinci çuval onu bekliyor oluyor biraz daha oyalansa sanki çuval aşağı düşecekmiş gibi adam da kendi hız ve temposunu taşıma bandının hızına göre ayarlıyor ya da karşısındaki arkadaşının hızına göre arkadaşı yavaşlarsa o da yavaşlıyor. Birbirleriyle bandın üzerinde ince uzun bağırarak seslerini duyuruyorlar. Bandın sesi işçilerin seslerini bastıracak kadar yüksek değil fakat sesler de dalgalanarak dağıldığında  motorun sesi sanki daha yüksekmiş gibi geliyor. Bu kez birbirleriyle el işareti ellerini kaldırıp indirerek anlaşıyorlar. Ellerini indirince veya çarpı yapınca ''Çuval bitti, iş bitti,'' oluyor.
        Bir ara durup indirdikleri çuvallara bakıyor işçiler  kendi bedenleri üzerinden geçen  çuvalları en az üç yüz çuval vardır burada fabrikaya iki gün bile yetmez sonra tekrar un tozuna bulalı elleri yüzleri yerlerde savrulan  havada uçuşanları da cabası un çuvallarına elini değen un oluyor
         Bu işyerinde tozdan un tozundan fabrika tozunu yutmaktan kurtulmanın tek çaresi sakız  çiğnemek sakız çiğnemek toplum içinde ne kadar saygısız karşılanıyorsa da un taşıyıcılarının bazıları sakız çiğniyor işçiler de öyle birbirlerinden sakız istiyorlar.
        Sakız çiğnemekte tıpkı sigara gibi alışkanlık yapmış bazıları için sakız çiğnemeden durmuyor ağzına hemen bir sakız atıveriyor ağzına çünkü elleri ne kadar çok işi üzerinde çalışırsa ağzı da o tempoda sakız çiğniyor. İşine tempo tutarken kendini ayarlıyor.
       Sakızı patlatanlar küçük küçük çıtır çıtır çıtlatarak çiğneyenler özene bezene ağzı kapatarak çiğneyenler eğlenmek için çiğneyenler. Bazıları da sırf falı için sakız alıyor. O günlük falına bakmak ve o umutla yaşamak için ceplerindeki bozuklukları sakıza harcayanlar. 
      Sakız  çalışanların ellerinden tutan yegane şey, arkadaşı, sanırsınız ki onca  işin üstünden beş kuruşluk sakız geliyor. Çalışanın yüzünü güldürüyor sakızı ağzına atıverince neşeleniveriyor küçük gözlerinin içi gülüveriyor.
        Bu sakız nasıl bir şey öyle? Küçücük bir şey halbuki, ‘’Bunun şekerlisi de var adamlar yapmışlar ama onlar hemen ağızda küçülüveriyor bitiveriyor çocuk oyuncağı gibi kalıveriyor. en iyisi sen dost canlısı şekersiz sakızlardan al hem ağızda büyüyor hem de aynı kalıyor nasıl bir şeyse’’
         Gerçek sakız, ‘’Gerçek sakız mı? O da ne demek?
       ‘’Küçük ama ağza aldın mı ağız suyu ile birlikte içine çektin mi tadı damağına geliyor ve büyüyor. Sen de denemelisin mutlaka ben sakız çiğnemem, deme sen de dene.’’ Sakızı upuzun dikdörtgen şeklinde önce burnunun üzerinden sürerek gezdiriyor kokluyor kağıdından da kendine yeni bir umut ararcasına falına bakıyor ve elindeki kağıdı daha sonra katlayıp iş önlüğünün üst cebine koyuyor. Sakızda sıkılınca sakızın rengi de hafif dişlerinin sarı rengini aldığında o sakızı hiç atmaya bile tenezzül etmeden tekrar kağıdına sarıyor üst cebine yerleştiriyor. Sakız onlar için bir ganimet kadar değerli sakız bu öyle çiğneyip atmak olmaz. Onun sakızla geçireceği koca bir günü var.  Dayanamıyor tekrar çıkarıyor sakızı cebinden tekrar un çuvalları belinin üzerindeyken o davranıyor sakıza, olabilecek en kıvrak bir hızla sakızı kağıdından çekip çıkarıyor, son bir damlasına kadar kağıttan çıkarıyor ağzını eze büze kağıdın içine sokuyor ağzı kağıdın içinde saklı orada bir müddet öyle kalıyor ve sakızın tamamını ağzının içine çekip alıyor.
         Çok mutlu oldu şimdi çok, karşısına görevli amir çıkıyor o da aldırmıyor sakız çiğneyenlere ''Kolay gelsin,'' diyor yüksekçe bir sesle. Ceplerine sıkıştırdıkları sakızları onlara itaatkar bir sevgiyle ağızlarında geviş getiriyorlar, ağızlarının sularını bir getirip bir götürüyorlar.

       Toplum yerinde sakız çiğnemek hoş bir şey mi? Bana sorarsanız hiç de hoş değil. Ben olsam çiğnemem. Toplum yerinin toplumda çalışmanın bir kuralı var çünkü. Ama bir başkası da ben sakız çiğnemem diyemez sonuçta o da bir ihtiyaç sen çiğnemiyorsun diye diğerleri de çiğnememezlik edemez. Sonuçta onların ihtiyaçları varmış çiğnemişler üstelik kendilerini de öyle alıştırmışlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder