2 Kasım 2017 Perşembe

AH ŞU DEDİKODULAR

    Ağza alınmayacak sözler söylentiler şu söyle olmuş bu böyle olmuş suçlanmadık hiç kimse kalmamış bu işyerlerinde çok sayıda çalışan dedikoducular tarafından yargılanmış ve kendilerince kendi mahkemelerinde darağacına asılmış. Söylentiler dedikodular,

      Fabrikalı işçilerden bütün şehir nemalanıyor
her evde de en az bir fabrikalı var, ama bu işyerleri hakkında çıkan söylentiler. O işyerlerinde neler dönüyor neler? Ahlaki yönden tabi o elbiselerinin içinde neler var neler? Gibi hoşnutsuz haberler söylentiler de söylenmeye devam ediyor. Küçük bir rüzgâr esse hemen herkesin kulağında, ''Sinek küçük mide bulandırır.''
        Kız kadın, kısmı duygusal olur hassas olur hemen kırılıverir, inciniverir. Önce kır dök onu zayıf hale getir psikolojik yönden tahrip et sonra da ah şu kızlar de sanki o kız hiç etkilenmemiş, hiç kötüleşmemiş kızın içinde hiç bir sıkıntı hasıl olmamış gibi onu işe gönder. Aklı başka işlerde iken eli de çalışıyorken o kendisinin ilgisi olmayan fabrikalılar hakkında çıkan genel dedikodular, o kızın dünyasını da sarsabilir. O kız duyduğu ve üzerine yapıştırılmaya çalışan haberler yüzünden paramparça olabilir.
         Kızlarımız yoruluyor psikolojileri bozuluyor bu tür söylentilerden rahatsız ama dedikoducular bu tip kızları aramak için sık sık bu tür dedikoduları yayıyorlar. Çıkartıyorlar. Aileleri eşleri kızlarının kadınlarının ne durumda olduklarını bilmeseler onların nasıl fedakarca çalıştıklarını ama bu tip haberlerde o kişilerin ailelerini kızdırıyor. Sanki onlara doğru gelen özel bir mesajmış gibi. Kendilerince bir sorun yok ama yakınlarından endişeli onların meraklarını da düşünüp
          Böyle bir durumda dedikodu mekanizması iş başında olduğu zamanlarda hiç bir paniğe gerek kalmadan ''Sen salla başını ben bilirim işimi,'' demek gerekiyormuş
         Üstelik toplu ve karma çalışılan yerler sadece bisküvi fabrikaları değil, şehrin her yerinde her biriminde bölüm bölüm okullarda evlerde neden özellikle fabrikalı kızlar diye de bir de ayrım yapıyorsunuz?  Fabrikalı kızlara bir uyuzluğunuz gıcıklığınız mı var? Seni rahatsız eden bir doku mu var? Hani ham meyve karın ağrıtır da ondan söylüyorum ha birde yaşla kuru birbirine karışıyor da ondan ha bir de kavun ile karpuz. Sen hakim misin? Yargıç mısın? Şehrin akar gelir kaynağına çomak sokuyorsun? Sen kıyma makinesi misin? Bu toprağın kızlarını kıyım kıyım kıyıyorsun? Aklınca soyuyor soğana çeviriyor bol çeşnili olsun diye de içine koyduklarınla o soğanı kokutuyorsun? Şunu bil ki fabrikalı kızlar ekmeğinin peşinde, değil namussuzluk yapmak kendilerini gramla, gram gram ağırdan satıyorlar. Şimdi sen de bana diyeceksin ki sen de terazici başı mısın? Elimden geleni yapıyorum ne eksik ne fazla. Kim osurdu? Garip osurdu. Kim yaptı? Fabrikalı kızlar yaptı. Duymak istedikleri sözler, çabucak verin onların elbiselerini, temiz iş önlüklerini, güçlü kollarını onlar ki koca şehre lazım daha fazla da dedikoduya söze gerek yok. Büyük bir bina, büyük bir kalabalık elbette içinde her türlü insanı da barındıracaktır. Bir de sen sor burada ne kaynatıyorsunuz? Ne pişiriyorsunuz diye? Bisküvi çikolata kek ya sence? Bitmeyen bisküvinin diyarı burası öküzün altında da buzağı arama, ağzının içindeki dilini de oynatıp durma, o kızlarında anası babası var. Hemen şapur şupur Yarabbi şükür mü sandın? Ben kokladım sen topladın, ben tükürdüm sen de yaladın öyle mi?  Hem yüzlerinden mi anlıyorsun? Neye göre de dedikodusunu ediyorsun?Alınlarında mı yazıyor? Neden kötülüklerini istiyorsun illaki kötü mü olsunlar? Neden mide bulandırıyorsun? Onlar ki ne kadar süslenmiş boyalanmış olsalar bile her daim başları kalkık göğüsleri dik. Güzellik ve gençlik onların doğasında varsa onlar da ne yapabilirler?  Başörtülerini öyle örtmeyi öğrenmişlerse öyle seviyorlar öyle kendilerini güzel hissediyorlarsa. Şehrimizin bel kemiği onlar. Bu bel kemiği ki kadın erkek işçiler birlikte oluşturmakta.
           ''Vay o dedikoducuların haline!'' Ne olmuş? Bekledikleri şey olmuş ama kızların haberleri yok çıkan dedikodulardan onla ki ha ha hi hi bilselerdi haklarında çıkan dedikoduları kızlarla erkekler bir arada, sonrası yok, tutukluk yaptı. ‘’Ne bulmaya çalışıyorsun ne bulmaya? Ne haltlar yemişiz yine? Ben sabah uykudan kalktım akşam da işe gideceğim hala gözlerimin önünde bisküviler dönüyor gözümün önünü bile göremiyorum. Yalın ayaklar sizleri bir yakalasam’’  O etmemiştir de bu etmiştir. O değildir de budur. ‘’Sen var ya sen terliğimin tozu bile olamazsın sen var ya sen tırnağıma makas bile,’’ ama bu dedikoduculara ne söylesen nafile ardı arkası da kesilmiyor. Dedikoducular yine iş başında başka kızları listelerine almışlar onlarla meşgul. Onların söylentileriyle çalkalanacak bir sansasyonel haberle.        
       ‘’Allah’tan korkun’’ Ya o sizin kızlarınızsa her gün ziyafete yumulur gibi dedikodusunu ettiğin o ağzından dökülen dedikoduların kokusu o söz ki sıçraya sıçraya sana kadar bulaştı. Din imanda karıştırmıştın üstelik içine, halkı kandırmak inandırmak için herkes de susmuş, seni dinliyordu üstelik, konuş konuş benim içinde konuş, et dedikodularını ne diyordu? Ne etmişim? Ne yapmışım? Bıktım bu aslı astarı olmayan dedikodulardan ağzını bantla yapıştıracağım geliyor, ortada hiçbir şey yokken, bir de ‘’Ateş olmayan yerden duman çıkmaz,’’ Demez mi? Bir de, ‘’Gördüysem Allah belamı versin ben sadece duydum.’’ Demez mi? Hiçbir sebep yok iken dedikoducular çıktılar meydana laf çalmaya, laf çıkarmaya tabii hiçbir şey bulamadılar sadece saf ve temiz kızlara dil uzattılar, kızlarda bu duruma alıştılar.
       Kızlar işlerinde güçlerinde işlerine gidiyor geliyor anaları da uğurluyor. ‘’Allah yolunuzu açık etsin, hayırlı işler,’’ diliyor. ‘’Vay o dedikoducuların haline!’’ Bu dedikoduların sonu gelmez kadınlar ve kızlar üzerinden yapılan dedikoduların sonu gelmez. Meyveli ağaç taşlanır kızlarımız hakkında yine dedikodular yapılmış kimine sarı kimine kırmızı kimine siyah yamalarla yamanmış onlarca dedikodu birbirine ulanmış bir dilli dibeğe, boş boğaza verilmiş bir servise bindirilmiş şehrin içine salınmış yayılmış binlerce delik, binlerce yama ama kızlar kızmıyorlar artık neden kızsınlar       
         ‘’Neden kızayım? Dilin kemiği yok ki her yöne döner ve herkes de her kesin arkasından bir şeyler söyler bunun da yüzde doksanı da yalandır yalan haberlerdir. Kadının şerefi namusu varsa erkeğin de vardır hepsi budur olay budur, o kadar.’’
     Günler geçtikçe sayılı günler dedikoducuların dedikoduları güçsüzleşiyor o aç gözlülerin, kızlarımız halkın gözünde daha da büyüyor. Çünkü Karaman’ın orta yerinde çarşı pazar her yer kızlarımızın çizdiği rota üzerinde yürüyor ve o kızların rotasını değiştirmeye çalışanlar hüsrana uğruyor.
         Siz, siz olun fabrikalar hakkınızda böyle bir söylenti duyduğunuzda kulağınıza çalındığında aklınızdaki gerçeği değiştirmeyin ve Kur’anı Kerimde geçen ayetleri hatırlayın
       ‘’Ey iman edenler zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini de araştırmayın birbirinizin arkasından çekiştirmeyin. Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz Allah tövbeleri kabul edendir. Çok esirgeyendir.’’(Hucurat süresi,12)
  


                                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder