Ağza alınmayacak sözler söylentiler
şu söyle olmuş bu böyle olmuş suçlanmadık hiç kimse kalmamış bu işyerlerinde
çok sayıda çalışan dedikoducular tarafından yargılanmış ve kendilerince kendi
mahkemelerinde darağacına asılmış. Söylentiler dedikodular,
Fabrikalı işçilerden bütün şehir
nemalanıyor
her evde de en az bir fabrikalı var, ama bu işyerleri hakkında
çıkan söylentiler. O işyerlerinde neler dönüyor neler? Ahlaki yönden tabi o
elbiselerinin içinde neler var neler? Gibi hoşnutsuz haberler söylentiler de
söylenmeye devam ediyor. Küçük bir rüzgâr esse hemen herkesin kulağında,
''Sinek küçük mide bulandırır.''
Kız kadın, kısmı duygusal olur hassas
olur hemen kırılıverir, inciniverir. Önce kır dök onu zayıf hale getir
psikolojik yönden tahrip et sonra da ah şu kızlar de sanki o kız hiç
etkilenmemiş, hiç kötüleşmemiş kızın içinde hiç bir sıkıntı hasıl olmamış gibi
onu işe gönder. Aklı başka işlerde iken eli de çalışıyorken o kendisinin ilgisi
olmayan fabrikalılar hakkında çıkan genel dedikodular, o kızın dünyasını da
sarsabilir. O kız duyduğu ve üzerine yapıştırılmaya çalışan haberler yüzünden
paramparça olabilir.
Kızlarımız yoruluyor psikolojileri bozuluyor
bu tür söylentilerden rahatsız ama dedikoducular bu tip kızları aramak için sık
sık bu tür dedikoduları yayıyorlar. Çıkartıyorlar. Aileleri eşleri kızlarının
kadınlarının ne durumda olduklarını bilmeseler onların nasıl fedakarca
çalıştıklarını ama bu tip haberlerde o kişilerin ailelerini kızdırıyor. Sanki onlara
doğru gelen özel bir mesajmış gibi. Kendilerince bir sorun yok ama
yakınlarından endişeli onların meraklarını da düşünüp
Böyle bir durumda dedikodu mekanizması iş
başında olduğu zamanlarda hiç bir paniğe gerek kalmadan ''Sen salla başını ben
bilirim işimi,'' demek gerekiyormuş
Üstelik toplu ve karma çalışılan yerler
sadece bisküvi fabrikaları değil, şehrin her yerinde her biriminde bölüm bölüm
okullarda evlerde neden özellikle fabrikalı kızlar diye de bir de ayrım
yapıyorsunuz? Fabrikalı kızlara bir
uyuzluğunuz gıcıklığınız mı var? Seni rahatsız eden bir doku mu var? Hani ham
meyve karın ağrıtır da ondan söylüyorum ha birde yaşla kuru birbirine karışıyor
da ondan ha bir de kavun ile karpuz. Sen hakim misin? Yargıç mısın? Şehrin akar
gelir kaynağına çomak sokuyorsun? Sen kıyma makinesi misin? Bu toprağın
kızlarını kıyım kıyım kıyıyorsun? Aklınca soyuyor soğana çeviriyor bol çeşnili
olsun diye de içine koyduklarınla o soğanı kokutuyorsun? Şunu bil ki fabrikalı
kızlar ekmeğinin peşinde, değil namussuzluk yapmak kendilerini gramla, gram
gram ağırdan satıyorlar. Şimdi sen de bana diyeceksin ki sen de terazici başı mısın?
Elimden geleni yapıyorum ne eksik ne fazla. Kim osurdu? Garip osurdu. Kim yaptı?
Fabrikalı kızlar yaptı. Duymak istedikleri sözler, çabucak verin onların
elbiselerini, temiz iş önlüklerini, güçlü kollarını onlar ki koca şehre lazım
daha fazla da dedikoduya söze gerek yok. Büyük bir bina, büyük bir kalabalık
elbette içinde her türlü insanı da barındıracaktır. Bir de sen sor burada ne
kaynatıyorsunuz? Ne pişiriyorsunuz diye? Bisküvi çikolata kek ya sence?
Bitmeyen bisküvinin diyarı burası öküzün altında da buzağı arama, ağzının
içindeki dilini de oynatıp durma, o kızlarında anası babası var. Hemen şapur
şupur Yarabbi şükür mü sandın? Ben kokladım sen topladın, ben tükürdüm sen de yaladın
öyle mi? Hem yüzlerinden mi anlıyorsun? Neye göre de dedikodusunu ediyorsun?Alınlarında mı yazıyor? Neden kötülüklerini istiyorsun illaki kötü
mü olsunlar? Neden mide bulandırıyorsun? Onlar ki ne kadar süslenmiş boyalanmış
olsalar bile her daim başları kalkık göğüsleri dik. Güzellik ve gençlik onların
doğasında varsa onlar da ne yapabilirler?
Başörtülerini öyle örtmeyi öğrenmişlerse öyle seviyorlar öyle
kendilerini güzel hissediyorlarsa. Şehrimizin bel kemiği onlar. Bu bel kemiği
ki kadın erkek işçiler birlikte oluşturmakta.
''Vay o dedikoducuların haline!'' Ne
olmuş? Bekledikleri şey olmuş ama kızların haberleri yok çıkan dedikodulardan
onla ki ha ha hi hi bilselerdi haklarında çıkan dedikoduları kızlarla erkekler
bir arada, sonrası yok, tutukluk yaptı. ‘’Ne bulmaya çalışıyorsun ne bulmaya?
Ne haltlar yemişiz yine? Ben sabah uykudan kalktım akşam da işe gideceğim hala
gözlerimin önünde bisküviler dönüyor gözümün önünü bile göremiyorum. Yalın
ayaklar sizleri bir yakalasam’’ O
etmemiştir de bu etmiştir. O değildir de budur. ‘’Sen var ya sen terliğimin
tozu bile olamazsın sen var ya sen tırnağıma makas bile,’’ ama bu
dedikoduculara ne söylesen nafile ardı arkası da kesilmiyor. Dedikoducular yine
iş başında başka kızları listelerine almışlar onlarla meşgul. Onların
söylentileriyle çalkalanacak bir sansasyonel haberle.
‘’Allah’tan korkun’’ Ya o sizin
kızlarınızsa her gün ziyafete yumulur gibi dedikodusunu ettiğin o ağzından
dökülen dedikoduların kokusu o söz ki sıçraya sıçraya sana kadar bulaştı. Din
imanda karıştırmıştın üstelik içine, halkı kandırmak inandırmak için herkes de
susmuş, seni dinliyordu üstelik, konuş konuş benim içinde konuş, et
dedikodularını ne diyordu? Ne etmişim? Ne yapmışım? Bıktım bu aslı astarı
olmayan dedikodulardan ağzını bantla yapıştıracağım geliyor, ortada hiçbir şey
yokken, bir de ‘’Ateş olmayan yerden duman çıkmaz,’’ Demez mi? Bir de,
‘’Gördüysem Allah belamı versin ben sadece duydum.’’ Demez mi? Hiçbir sebep yok
iken dedikoducular çıktılar meydana laf çalmaya, laf çıkarmaya tabii hiçbir şey
bulamadılar sadece saf ve temiz kızlara dil uzattılar, kızlarda bu duruma
alıştılar.
Kızlar
işlerinde güçlerinde işlerine gidiyor geliyor anaları da uğurluyor. ‘’Allah
yolunuzu açık etsin, hayırlı işler,’’ diliyor. ‘’Vay o dedikoducuların haline!’’
Bu dedikoduların sonu gelmez kadınlar ve kızlar üzerinden yapılan dedikoduların
sonu gelmez. Meyveli ağaç taşlanır kızlarımız hakkında yine dedikodular yapılmış
kimine sarı kimine kırmızı kimine siyah yamalarla yamanmış onlarca dedikodu
birbirine ulanmış bir dilli dibeğe, boş boğaza verilmiş bir servise bindirilmiş
şehrin içine salınmış yayılmış binlerce delik, binlerce yama ama kızlar
kızmıyorlar artık neden kızsınlar
‘’Neden kızayım? Dilin kemiği yok ki her yöne
döner ve herkes de her kesin arkasından bir şeyler söyler bunun da yüzde
doksanı da yalandır yalan haberlerdir. Kadının şerefi namusu varsa erkeğin de
vardır hepsi budur olay budur, o kadar.’’
Günler geçtikçe sayılı günler dedikoducuların
dedikoduları güçsüzleşiyor o aç gözlülerin, kızlarımız halkın gözünde daha da
büyüyor. Çünkü Karaman’ın orta yerinde çarşı pazar her yer kızlarımızın çizdiği
rota üzerinde yürüyor ve o kızların rotasını değiştirmeye çalışanlar hüsrana
uğruyor.
Siz, siz olun fabrikalar hakkınızda
böyle bir söylenti duyduğunuzda kulağınıza çalındığında aklınızdaki gerçeği
değiştirmeyin ve Kur’anı Kerimde geçen ayetleri hatırlayın
‘’Ey iman edenler zandan çok kaçının;
çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli yönlerini de araştırmayın
birbirinizin arkasından çekiştirmeyin. Sizden biriniz ölü kardeşinin etini
yemeyi sever mi? İşte bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz
Allah tövbeleri kabul edendir. Çok esirgeyendir.’’(Hucurat süresi,12)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder