Ben
tek başıma iken sıkıntı basar ve bilirim biraz sonra arkadaşım Feride gelecek
ve benim sıkıntımı alacak. Benim içimdeki sıkıntılarımı bir süpürge gibi
gelecek süpürecek ve alacak. Bazıları da yalnız kalmaktan hoşlanır yalnızken yalnız
değilmiş gibi kendi kurduğu kelimeler içinde dolaşmaktan sadece kendi kurduğu kurgularla
sadece kendi ayak izinde yürür. Kalabalıktan korkar çünkü kalabalıkta asıl o
kişi yalnızlaşır. Bakın nasıl kendi kendini strese sokuyor nasıl bakışları değişti
elbisesinin önünü nasıl da çekiştiriyor. Onun da elindeki en güçlü silahı
önündeki işi. O iş ki onu o yalnızlığından çıkarıyor kalabalığın içine o da
başkalarının kalabalığı olmak yerine kendi kendine bir yer edinmeye çalışıyor.
Onu orada harekete geçiren hız, makineler, sıralar, acemi çaylak kızlar, usta
söz dinleten vurduğu yerden ses getiren kızlar, birbirlerine bağıran karşılıklı
kahkahalar atan kızlar, yüzleri hafif
tebessüm hafif kızaran kızlar, pişkin pişkin bakan kızgın bakan kızlar bir
yığıntı insan kalabalığı onun orada ne işi vardı? Sözünün yerine onun da orada
bir yer edinme mücadelesinde kimlik arayışındaki mücadelesi girişimi eylemi bir
işin ucundan tutuşu işin onun elinden tutuşu. Öyleyse o da orada harekete
geçmişse ondan her şey olur köyde olur kasaba da o zaman o kızın çıkardığı ses
çok daha güzel olur o kızda yükselir kolunu daha yükseğe uzatır kımıldar meyveler
toplar kendini eğip büğüp bir kimlik edinir ve kendini o boşluktan acemilikten kurtarır
ve ustalığa bürünür. Ama bakın o kız ne
kadar da görkemli kendine güveni olan bir kız oldu o kendi kendine kurduğu
dünya o karanlık yalnızlık nasıl da aydınlık oldu. Meğer isem bayat bir bahaneymiş
o arkasına sığındığı yalnızlık, bakın üstelik nasıl da birbirlerine dönüştüler.
Bakın nasılda o kızın karakteri de kısmen de olsa diğer arkadaşlarının izlerinde
onların ayak izlerinden gidiyor. Yani ben benken ben değilim, ''Sen açken sen
değilsin,'' reklam sloganında da olduğu gibi. Onların zayıf kalan yanları da var
elbet kaçınılmaz hat çizgi hareket halinde düzensiz bir damar, huy, dürtü,
nefis denen şey, Feride’yi kızdıran biri onu o olmaktan çıkarıyor bunun kaynağı
ne?
Kocaman
kalabalık bir işyerinde servislere binip aynı tek tip önlüğü giyip aynı tek tip
başörtüsü ile birbirlerine karışıp bazıları da gece ve gündüz birbirleriyle de
uyum içinde iken hatta işyerine gelmeden önce Nesibe, Katibe, Emine Feride hep birlikte
aynı müzik etrafında birleşip birlikte kahvaltı edip çay içtik birlikte yemek yedik
birlikte iş önlüklerini giyindik. İşte bu yüzden ben bu işyerini çok sevdim.
Çünkü tıpkı ben de olan onlar da var. Üstelik benim ben olmamı da sağlıyorlar.
Bu yüzden ben onlardan ayrılınca treni kaçırmış ya da yoldan çıkmış gibi oluyorum.
Çünkü onlar var iken kendi varlığınızı da hissediyorsunuz onların yanında o
umursanmayan hissedilmeyen başkaları tarafından göz ardı edilen hor görülen ben
belki sırf para makinası gibi görülen sırf para kazanmaya odaklı o yöne
yönlendirilen ben, kaynanamın gözlerini dikip dikip bana baktığı ben, hep göze
batan gergin ip üzerinde yürütülen ben, hep tavşan kaç tazı tut oyunu oynatılan
ben. Ama ben o arkadaşlarımın yanında bunların hiç birini hissetmiyorum. Çünkü
onlarla birbirimizi farklı gösterebileceğimiz bir sebep yok birbirimizi farklı gösterebileceğimiz
bir alan birbirimizin konuştuğu kelimeleri bile anlıyoruz ben bir kelime konuşuyorum ve kelimemi
tamamlamadan bir başka arkadaşım lafı alıyor ağzımdan bundan büyük bir mutluluk
anlaşılma anlaşma duygusu olur mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder