Bakın o
işyerlerini kötüleyenler nasıl da geri dönüyorlar. Çünkü o koku onların
üzerilerine yapışmış silkinip atamıyorlar. O koku öyle bir koku ki
damarlarındaki kan gibi içlerine sızıyor o artık o değil onlar olmuş beni de
etkilemiş. ‘’Ben de değil ben de değilim bir ben vardır benden içeri,’’ dediği
gibi onun içinde de başkaları var. Ayşe Fatma Fadime Hülya var. Kendinde
onlardan izler görüyor onlar gibi yürüyor onlar gibi gözlemliyor hayatı oysaki
o onlardan kopup ayrılalı yıllar oldu. Örneğin
bir zamanlar fabrikaya girip de o kalabalığa karışan kız nerede o kız? O
ürkek şaşkın acemice bir hikaye konu olan kız kim? Şu fabrikaya vinçle
getirilip yerleştirilmiş gibi okkalıca duran kim? Sonra yüzü morlu gelen
kadınları kırklı yaşlarda karnı burnunda karnı patlayacakmış gibi işe
gönderilen kadın? Koştur koştur ter içinde servise yetişen ve servisin içine
atlayan her biri de bir hikaye her biride bende bir iz taşıyor. İçimdeki anılar
işte o zaman baloncuklar halinde sözcüklere üflüyor. Ve anılar bir anda aklıma gelirken
kendimi de farklı kılıyorum kendimi de geliştiriyorum aslında onların yanından
geçerken onları izlerken onlarla konuşurken onlarda bulduğum anlam ve kendime
yüklediğim kimlik birinden ötekine doğru bir ip ilmek ilmek de geçerken her şeyi
derleyip toparlayan ruhum ve bedenim ama ben işyerinden çıkınca işten ayrılınca
onlarda içimdeki cazibesini yitirir sanıyordum Ben tekrar ben olurum ve kendimi
dinlerim. Bu benim kimliğim. Benim iş önlüğüm benim dikişim benim elbisem.Her
zaman son sözün bana ait olduğunun fikri kendimin de biçim alması için ama
geçmişin anıları dünden bu güne geçişi engelliyormuş işte. Gün be gün aynı
yemeği tekrar tekrar ısıtıp ısıtıp yemek gibi ve her gün kendine aynı yemeği de
ısmarlamak gibi bütünüyle onlarla bütünleşmiş bu hayatta tek başıma kendi
başıma bir cümle dahi kuramamışım meğer. Kendime ait dayalı döşeli bir odam bir
gönül otağım bile yokmuş benim. Her yerde evde odamda gönlümde bir mum beni
ancak onlar aydınlatır. Benim kendime özel fırfırlı elbiseler dikmeme ve o
elbiseler içinde dönmeme kendime bir kimlik yaratmak ve benim kendime dönmemde
yine onların gözlerine sözlerine duruşlarına ihtiyacım var. Kendim ben
olabilmem için. Başka insanların Ayşe’nin Fatma’nın Fadime’nin Hülya’nın
gözlerine gözlemlerine ihtiyacım var. Bu yüzden ben tam anlamıyla kendim
olamıyorum. Kendine özgün kız olamıyorum mesela Nil gibi. Bir de insanlar
sadece yalnızken tek iken kendine özgün kendi kimliğini yansıtırlar. Başkalarının
ışığını da yansıtmazlar ikilemde de kalmazlar. Ne kadar hayır ben başkalarının
ışığını yansıtmıyorum ben ne isem oyum deseniz de mutlaka üzerinizde bir
başkasının kalıntıları izleri duruşları hisleri vardır. Sözcükler kalemime
biraz ağır vurgu yaparak çıktıysa birazda dünkü yazılarımdaki yorumlara bakın.
Nasılmış bir başkasını eleştirisi bile benim yazılarımın ve sözlerimin ağırlığının
üzerinde bir etki yaratıyormuş kullandığım sözcükleri değiştirebiliyormuş.
Öyleyse bir başkasını eleştirmeden önce o yazıyı akıl süzgecinizden geçirerek
ve Allah’ın düşünmüyor musunuz akıl erdiremiyor musunuz? Ayeti kerimesini
ışığında okuyun düşünün ve öyle yorumlar yapın burada fiziki bir görüntü söz
konusu değildir. Sadece kimlik arayışı ve benim kadının adı yok yazı serisinden
bir yazı buraya aktardıklarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder