14 Aralık 2017 Perşembe

EVLENMEK İSTİYORDU

           Oturmuşum paketleme makinasının önüne keyifle seyrediyorum hayallerimi. Kutuya doldurduğum paketlere bakarken nedense duyduğum büyük mutluluk bir evlilik bir nişanlılık hayal ediyorum birden de evlenmeye ikna oluyorum. Hoşgörü sevgi, itaat, güven evliliğin sağlamlığında bütün direkleri oluşturmuşum, evlilikle uyuşmuşum evleneceğim kişiye bey efendi diyebileceğim veya efendi öyle de değer biçmişim öyle de huzurluyum mutluyum hemen de bavulumu çeyizimi hazırlamış da evden çıkacakmış gibi. Neden başınızı hep o kasvetli havanın içine tıkıyorsunuz? İllaki evlilikler kötü mü olsun? Mutsuz boşanma ile sonuçlansın veya şiddet? Ne yapsak ne yazsak yararı yok böyleleri de var çünkü ama ben şimdi evliliğin arifesinde, evlenme düşüncesi içinde sanki parlak bir fikirmiş de gelmiş kafamın içine yerleşmiş harika bir evlilik, harika mutlu bir yuva özlemi içindeyim.
          Bisküviyi selefon sarıp sarmalarken o da çalışırken aklı, fikri düşüncesi de bu fikri sarıp sarmalamış bu fikirle yuva yapmış hayal etmiş onunla işini ilerletmiş onunla büyümüş irileşmiş. O hayali ile kendine evlilik törenleri yapmış onunla kendi havasına girmiş sanki devasa bir rüya sanki kanatları var ruhunda ve kanadının ucu da az biraz yanındakine dokunmuş güzel renkli bir hayal hepsini etkilemiş, kızlar tek tipleşmiş çünkü her genç kızın rüyasıdır evlenmek ve tek bir arzuları da varmış gibi o durağa varmak o mutluluğa kavuşmak.
        Elbette sen de evliliğe giden yolda birini bulacaksın insan sadece yalnızlıktan bekarlıktan beslenemez. Evlilik sevgi sadakat güven ve fedakarlık ister. Evlilikte en güzel örnek kendi anne ve babası en canlı örnek hala birbirlerine gülüm diye hitap ediyorlar, birbirlerinin gözlerini içine bakınca adeta kanları yeniden ısınıyor. Birbirlerine tekrar tekrar aşık oluyorlar. Birbirleriyle elli yıllık bir ömür geçirmişler hayatlarını paylaşmışlar, her yeni çocuk beraberinde sorunlar yumağı getirse de yeni bir mutluluk kaynağı her bir çocuk onların elinde onları hayat bağlayan yaşam pınarları olmuş. Acaba kendisi de annesi ve babası gibi elli yıllık bir evliliğe onu bekleyen hayallerinin ötesinde bir erkeğe böyle bir bağla bağlanabileceğine söz verebilir mi? ''Zaman gösterecek,'' diyor. Kesin kuşak farkı var. O da annesi gibi kanaatkar, sabırlı, rıza gösteren olursa, annesinin üzerindeki elbise kendisininkinden çok farklı üstelik annesi sabırlı o sabırsız. Annenin kaderi kızına çeyiz olur mu? Annesinin kaderinin iyi taraflarını kendi üzerine işlenmesini diliyor.
          Hayallerimin duraksamasını ve o sarsıntılı kötü haberleri de duymak istemiyorum. Evleneceğim kişi ile bütün gün ve gece karşılık oturup sohbet etmeyi konuşabilmeyi aramızda oluşan bağın daha da kuvvetlenmesini ve kopmamasını istiyorum. Çünkü evlilikler genellikle iletişimsizlikten birbirini anlamamaktan dinlememekten kopuyor. Sevginin yerine nefretin sevgisizliğin egemen olduğu veya karşılıklı restleşme rekabet ortamı hayırdır, ringe mi çıkıyoruz? İkimiz de ellerimizi dişlerimizi sıkmış bekliyoruz. Hayır, hayır ben duyguları da hissetmek istemiyorum daha farklı arzuların da olduğunu hissetmek. Hızla giden bir trende, ömürde hızla tükeniyor tek bir şey arzuluyorum mutlu bir evlilik bir yuva yan yana oturmak göz göze konuşmak ne hoştur. Bakın hayallerim gerçek oldu arzuma kavuştum. Evlendim.
         Henüz cicim aylarında başka kapılardan giren kargaşa karmaşa, evde ilk söz dinleten benim sözüm geçecek ağır basma isteği açıkça belli eden o sözü geçiren taraf olmak, sözü geçen eş ama bunu da açıkça belli ediyor. Ama ben ilk söz geçirilen olmak hem de evliliğin yükünü sırtlanmak istemiyorum. Evlilik teklifi ettiğin günden beri ve evlendiğimiz günden beri ne değişti? Kimlik duygusunu tamamen kaybetmiş olan ben ve benim her bir hücrem üzerinde söz geçirmeye baskı uygulamaya kalkan sen, bir gün yemek yapılmadı diye birlikte mutfağa girip de yemek yapmak yerine sofraya bir çelme takıp siniyi ters çeviren sen. Bir gün kapıyı geç açtım diye kapıyı açar açmaz tokadı yiyen ben,  bir gün dişlerimi fırçalıyorken istediğin suyu zamanında önüne getirmedim diye küfür yiyen ben. Her sözüne emme basma tulumba gibi ‘’evet veya hayır’’ diyerek benden onay cümlesi bekleyen, benim olumsuz yorumlarıma tahammül gösteremeyen sen. Karmakarışık işlerin düzensizliğin ağresif hareketlerin ve olur olmaz yerde beni öteleyip aşağılayan sen. Şimdi ellerimi açıp sahip olduklarımı yere bırakmak sadece burada işyerimde bana destek çıkan, kol kanat geren işimle birlikte iş arkadaşlarımla birlikte hiçbir şeye katılmadan, hiçbir şey arzulamadan, kıskanmadan, özenti duymadan, sadece işe gitmek işten gelmek, servise binmek servisten inmek ve bazı yaşayanların olaylarını uzaktan seyretmek istiyorum. Çünkü zihnim hala isabetli düşünemiyor. Ben isabetli düşünemiyorum. Evlendim o tadı aldım evet kabul edildim birisi tarafından tamam, tamam bitti, şimdi artık hiçbir şey istemiyorum.
                  Artık sütten kesilmiş bir bebek gibiyim.  Demlenmiş demini almış dibe çökmüş bir çay gibi,  derinlere gömülmüş gitmiş gibi. Aslında şöyle de düşünüyorum, önümden gelip geçenlerin her zaman her yerde var olan olaylara genel yaşama evliliğe ne kadar bağlı kaldıklarına ve insanların yazgısına duyduğum merak. Evlilikte en güzel örnekler anne ve babalarımız eski evlilikler zeki akıllı insanların eski püskü elbiseler fistanlar içinde ki çiftlerin bağlı olduğu evlilikler, kesinlikle olmaz dedikleri elverişsiz bir durum onlar için yok muydu? Vardı ve her sorunun mutlaka bir değil birden fazla çözüm yolları da vardı.
         Kadının asansör kapısında kocasına bağrışını duyuyor musunuz?  Tuhaf duraksamaları şu tarafa mı? Yoksa bu tarafa mı? Yoksa öbür tarafa mı? Sonra eğosu ağır basar. Her biri kendi yoluna. Çünkü her birinin de giderilmesi gereken ihtiyaçları vardır. Sanki randevuya mı yetişeceksin ne bu acele nedir? Bu acınası acelecilik nedir mesele? Ya da alışverişlerde bir kıyafet yüzünde dükkan dükkan gezmelerde basit bir satın alma işi onca yıldır birlik içinde olan evlileri güzel insanları dahi birbirinden ayırır.
        Tekrar kendimi genel akışa bırakıyorum zihnimin yüzeyinden geçenleri yansıtan soluk gri bir evlilik aklımın ucunda geçmişi hatırlıyorum. Burnu kırılan gözlerinin rengi değişmiş sadece acil durumlarda yol kenarlarında bekleyen polisleri, bir evde, bir kaldırımda, bir kavşakta, bedenini korunma arzusunda olan kadınları kızları düşlüyorum. Onu yakalayan korku durakta otobüste veya evinin önünde.
             Yaşamakta da ısrarcıyız.
             Nedense faturalar da hep kadınlara çıkıyor zaman hep kadınların aleyhine işliyor
            Görünüşe bakılırsa sonuçta yine evlilikler çöküyor boşanan ve boşanmak için nara atan kadınların uğultusu mahkeme koridorlarını inletiyor. Bir o yana bir bu yana her biri bir nedenle birbirinden farksız suratların geçişi geçmişin hayalleri ve bu an, geçmişin bu zamandaki yeri nedir? Kendi içimde hapsettiğim duygular bu gün bir olay gün yüzüne çıkarmışsa kötü giden evliliğin homurtusu küçük kavgalar tartışmalar, her evde olabilir her çalışan kadının evinde her akşam yemek olmayabilir.  Bir aslan kükremesi mi hayır bir hayvan kükremesiyle zamanın tekerleğini gıcırdatan ve beni geçmişe gerileten biraz ilerlemek istiyordu oysaki o da iptal oldu. Kadın bedeni aslında her daim çıplak her daim hedef sadece kıyafetlerimizle örtülmüşüz sadece kaldırımlarda servis bekliyoruz. Kadınlarımız kemikli bel kemiği üzerinde duran bir sessizlik sadece.


           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder