27 Aralık 2017 Çarşamba

ÖZGÜRLÜK

  KADININ ADI YOK
      Atlı karınca dönüyor bakın her şey geri dönüyor. Biz de bisküviyi bıraktığımız yerden tekrar alıyoruz onu yere düşürmeden o kokusunu üzerimize hücrelerimize yapı taşlarımıza sinen kokuyu ne de olsa bir çırpıda silip atamıyoruz. Çünkü o bizim yapı taşımız olmuş besbelli içimize sızıyor bizim kimliğim olmuş bizi tanımlıyor.
           ‘’Ben sokağın dışarının bir parçası değilim. Hayır hayır ben sadece sokağı dışarıdan  gözlemliyorum bu yüzden bir yanım eksik bu yüzden insanlardan kopuk, örneğin Arka Sokaklar dizisi  altı yüz bölüm olmuş oyuncuları kim? Hangi kanalda? Hangi gün? Konusu ne? Bilmem. Karşı bina müteahhide verilmiş yıkılmış yenisi yapılmış satılmış içine oturanlar olmuş kim gelmiş oturmuş? Kime satılmış? Bilmem. Şiddet mağduru kadınlar her gün bir iki kadın kocası tarafından öldürülüyor. Kadınların gözleri mor dudakları şişmiş veya patlamış kim ne için yapmış? Benim burada yapabileceğim bir görevim var mı? Onu da bilmem.’’
         ‘’Ben de sadece iki bisküvi arası yollarda gidip gelmekte ve bisküvi koklamaktayım.  Ve çevremde gözlemlediklerimle yaşadıklarımla geliştiriyorum kendimi farklı kılıyorum kendimi diğer çalışanlardan onların yanlarından geçerken dip dibe çalışırken sürtünürken aynı servise yan yana otururken şu kadına bak şu kıza bak onda bir hikaye var diyorum mesela içimdeki ses söylüyor bunu bana, bir kızın gözlerinde anlam bulmakla yükünün ağırlığının hafifliğini hissedebilme yeteneği keşfediyorum kendimde. Birinden ötekine giden bir ip oluyorum her şey arap saçına dönmeden birbirlerinde yol bulmalı.  Birbirlerine el omuz sırt vermeli diyorum kendimce’’
            ‘’Bir de servislerde arkalarda iç dünyalarında kendi kendine konuşanlar var. Onlarda çok geçmeden yorulur. O kişi de gelgitler evi ile fabrika arasında gidip gelmekten yorulur çöker biter tükenmişlik sendromu yaşatır o git gel onun şekil almasını da engeller. Her gün aynı yemeği ısıtıp ısıtıp yemek gibi bir şeydir bu onun için. ‘’Ben kendime her gün aynı yemeği ısmarlayamam içimi dışımı bisküvi kokusu ile dolduramam hayatın içine atılacağım.’’ İçindeki küçücük bir umut ışığı onu söylettirir ışık onun içini aydınlatır kendine farklı bir hayat farklı bir alan yaratmak için ancak özgür olur da yapabileceklerine inanır onu ikilemden kurtaracak şey sadece özgür kalmaktır. Yaptıkları eserleri de bitince o resmi hemen buruşturup kendisi yol kenarına atıverir çünkü gerçekler ve hayaller arasında kalın bir buz tabakası vardır. ‘’
          ‘’Benim de bir dinleyiciye ihtiyacım var der bir diğeri o hiç konuşmayan. Bu onun dilinin ilk çözülüşüdür. Ve her zaman ailesi veya eşi tarafından bir paçavra gibi buruşturup yol kenarına atılan kadın o onu engelleyenlere inat dili çözülür.  Günbegün aynı yaşadıklarımı tekrarlayamam bütünüyle tek bir acı ile dolduramam içimi bu hayatla bir anlaşmam var benim bir tek de canım. Gerekli cümlemi kuracağım ve kendime yeni bir başlangıçla yeni bir hayat kuracağım orada kendi kendimi aydınlatır kendi kendimi ısıtırım. Fakat bu dünyayı yaratmak içinde benim cesarete ihtiyacım var. Başka insanların gözlemlerine gözlerine ihtiyacım var. Başka insanların ayak izlerine benim bir rol modele ihtiyacım var. Kendim olmam için ben kendimi kaybediyorum bulamıyorum. Kaybolmuş benliğim ben ne haldeyim.  Ben kendimden tam da emin olamıyorum. ‘’
         Kişiler sadece yalnızken kendilerine ait özgür ortamlar yaratırlar ve özgür olabilirler. Öyleyse kendinize evinizde, evliliğinizde özgür ortamlar yaratın eşler birbirinize bu fırsatı verin o zaman çok daha mutlu ve huzurlu olursunuz.  

    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder