Market reyonunda bir ürün ilişti
gözüne ilişir ilişmez de eline aldı. Çikolatalı mı? Dolgu maddeli mi? Bisküvi de
var mı? İçini açmadan da anlayamazdı. Adı her ne olursa olsun o tadını merak
ediyordu. Elinde tuttuğu mamul küçük kısa parmak kadar selefondaki görüntüsü ise,
içi sarımsı amber rengi dışı pütürlü kaplamalı. Ancak burnuna doğru selefonunu
koklayınca o içinden yayılan koku o olağanüstü baştan çıkarıcılık içindeki
ayrıntıları gölgede bırakıyordu. Onun zihninde en sıra dışı, en gizemli, en haz
verici numaralara dönüşüyordu . O aldığı kokuya ‘’Hindistan Cevizi,’’ dedi. ‘’Ayrıca
içinde kakao bisküvi ve aromanın değişik kokuları da karıştırılmış egzotik bir
tat verilmiş.’’ Dedi. Hem de bütün bunları üç defa burnuna doğru selefonu
çekerek koklayarak tahlil etti. O kokunun verdiği duyguyla henüz tadına
bakmadı. İçini açıp görmedi. Nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu. O andaki bir
gıdacının koku alma duygusunu kullanarak, çocukken tadından hoşlandığı şeylere
de dayandırtarak. Ancak koku alma duyusu oldukça da güçlüydü. Bu nedenle kesin
ve net içindekileri bildiğine de karar verdi.
Dışından biraz daha baktı öylece daha sonra ‘’Hiç kimse benim kadar güçlü
tahminde bulunamaz,’’ dedi ve kasaya yöneldi.
O önceden tatmadığı tadı tatmak için selefonu açtı. O tadın önünde bir kral gibi eğildi, kibarca selamladı ve bir kerede de ağzına aldı. Olduğu yerde de kalakaldı. Bu tat bambaşkaydı. Titredi heyecanlandı, ateş bastı, üşümüş gibi ürperdi. Onu dişleri arasında bile ezmek bitirmek sonunu getirmek istemedi. O tat ağzında iken onun havasını atmak kendi ayaklarını yerden kesen o tatla birlikte adeta kendini havaya savurmak istedi. Ama dudakları ağzının içindeki tadın bittiği söyledi. Birden bire gerildi. O tat dudakları dişleri damağı arasında ne çabuk tükendi. Isırmak için ağzını araladı fakat yoktu. Hepsini tek bir kerede ağzına atmıştı. O da sanki elinde varmış da ısırmış gibi ağzını tekrar kapadı.
O önceden tatmadığı tadı tatmak için selefonu açtı. O tadın önünde bir kral gibi eğildi, kibarca selamladı ve bir kerede de ağzına aldı. Olduğu yerde de kalakaldı. Bu tat bambaşkaydı. Titredi heyecanlandı, ateş bastı, üşümüş gibi ürperdi. Onu dişleri arasında bile ezmek bitirmek sonunu getirmek istemedi. O tat ağzında iken onun havasını atmak kendi ayaklarını yerden kesen o tatla birlikte adeta kendini havaya savurmak istedi. Ama dudakları ağzının içindeki tadın bittiği söyledi. Birden bire gerildi. O tat dudakları dişleri damağı arasında ne çabuk tükendi. Isırmak için ağzını araladı fakat yoktu. Hepsini tek bir kerede ağzına atmıştı. O da sanki elinde varmış da ısırmış gibi ağzını tekrar kapadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder