4 Nisan 2018 Çarşamba

GERÇEKLER SADECE GERÇEKLER


      Gerçek hayatta pratikte işsiz, istifa etmiş. O bir kral. O bir hükümdar fatih kendine hükmediyor. Gerçek hayatta ise ailesine bile bakamıyor. Ailesini geçindirmek zorunda olduğunu unutmuş. Onun parmağına zorla takılmış yüzük gibi ailesi de onun sırtında bir yük. O ki delikanlılığın kölesi. Çalışmak gece gündüz fabrikalarda çalışmak ki delikanlılığı bozar. Dudaklarında edebi sözler ilham verici derin sözler dökülüyor. Gerçek hayatta uyguluyor mu desen? O da yok. Sözcüklerle uğraşmak çalışmak, zorunda kalmak hiç biri ona göre değil. Öyleyse o da karısının fabrikadan getireceği paranın karısının emeğinin kölesi durumunda.
        Ama az sonra veya ileriki zamanlarda o da dersini almış da ediyor ezber olacak. O içinde unuttuğu, uykuya yatırdığı beni, tembellik uykusundan uyanacak. O uydurduğu bahaneler ardına saklandığı günlerden utanacak. O bahaneleri de kalmayacak. O şimdi kartal kanatlı bir solucan ki o kanatlarından da haberi yok.  Mutlak hayatın güzelliğinin çalışmaktan geçtiği çalışmazsa bir tas tuzlu çorbanın bile gelmeyeceğinden haberi yok. 
       Hayal etmesi eğlenceli olsa da yazın Akdeniz akşamlarında mehtabı seyretmesi, o günler de bir gün sona erecek. O temmuz sıcağının ardından da kış gelecek. Gerçekten de karısı onun elinden tutmasaydı evin geçimini de sağlamasaydı bu evlilik bağı da çoktan kopmuştu. O kadın otuz altı yaşında mavi iş önlüklü, beyaz tülbentli, ayakları terlikli kadın. Kadının evin yükünü taşıdığı evliliği için kendini feda ettiği de unutulmamalıydı.  O kadında elbette yorgun olurdu. Onunda içinde çalışmaya karşı isteksizlik boş veya dolu hayalleri o kadının da olurdu. Ruhunda dolaşan açmaya çalışan çiçekler fakat onun içinde yanıp sönen isteklerine karşı bir de gerçekler vardı. Hayatın gerçekleri para kazanmanın evine ekmek getirme gerçeği. Bunun yöntemi çalışmaktan geçerdi. Fabrikalar gerçeği. Gerçekten Karamanlı kadınların çok çabuk aydınlanmasının önünü de açan bir gerçek. Yoksa kadınlar bu tür evliliklerinde de başarısız kolsuz kanatsız kalırdı. İşsizliğin getirdiği yük onu da vurur evliliği yürütme içgüdüsü de olmazdı. Çoğu insanı ekmeğinin azlığı, azıklarının azlığı fabrikaya gitmelerini engeller. Tamam doğru azığımız az önemli olan hiç yoktan da iyi olması. Önemli olan geçmişi tarihi hatırlamak. Önemli olan ileriki zamanlarda da kendimizi nereden nereye geldiğimizi görmek. Tekrar dön bir de şimdi bak işine. Hayatının giriş gelişme ve sonu cümlesinden oluştuğunu da anla ve sonuca gel. Gel de nasıl gelirsen gel ortasını ne ile doldurursan doldur. Önemli olan sonuca gelmek hayatına son noktayı tam yerinde koyabilmek. 

                               


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder