2 Nisan 2018 Pazartesi

BU HAVA BENİ BOĞUYOR


Çalışma neşesi soldu. Eskisi gibi işine iştahı da kalmadı. Oysa daha çok gençti. Gençlik meşalesini hala elinde tutuyor lakin çalışmaya yanaşmıyordu. Dışarı hayatı yaz geceleri eğlence şenlikler şehri geceleri aydınlatan göz alıcı ışıkların parıltısı onun çalışma şevkini gölgeliyordu.
Önünden büzülmüş uykusuz sendeleyerek geçen öbek öbek işçi kızları da gördükçe sanki kendisi de onlardan ayrı bir parça ayrı bir yolda imiş gibi öyle de  ayrı gördü onları da kendine. O çalışma isteğinden hiçbir şey kalmadı. Kendisi de cep delik kuru sarı bir yaprağı andırıyordu. Her şey bir şeylere dönüşüyor  değişiyor lakin kendi hayrına hiçbir gelişme de olmuyordu. Yine işçi servisi yaklaşıyor onun içi allak bullak bin bir şekle dönüşüyor. O içinden derinden vurulmuş gibi o içinden gelen sesler onda önce kükremeye sonra da öfkeye isyana dönüşüyordu. Sonra durakta yanı başındaki arkadaşlarının havaya doğru attığı kahkahalar da tekrar onun havasını ikiye bölüyordu. Kendi içindeki haykırışları da onu ikiye bölüyor nihayet bölündükçe birbirlerinden kopan ayrılan parçalara oluşuyordu. Kızlar seğirterek servise doğru kaçarlarken kendisi de o ışıklı gecenin halkaları arasında yaz gecesinde kalmak istiyordu. Onu canlı orada tutan gerçekler vardı. Cep delik cepken delik. Beklentileri vardı ağzı açık bekleyenler için. O da çiçek gibi açılan kızların arasına girdi. Onlarla birlikte yükselmeye başladı. Bir yığın işçi kızlar kız ordusu arasında o da kendine bir yer edinmeye çalıştı. Hemen sonrası da her şey yeniden o eski düzenine döndü onun havası da bir karanlık bir aydınlık o da her iki havası arasında boğuldu.
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder