16 Nisan 2018 Pazartesi

HİKAYENİN SONU


       Sonun iç çırpınışı suyun son marjinal damlası gibi. Çalışma hayatımın sonu nasıl olacak? Son anın duygusunu da böylece yakalayayım. İşyerindeyim. Yemek masasının üzerinde tuzluk biberlik ve diğer baharatlar dizili bir sele dolusu da ekmek bir tablotta yemek, bunlar her öğün gördüğümüz görüntüler.  Ama hikayeler her biri için birer başlangıç. Hayatın, bize sunduğu çalışma hayatı belki bizim için elverişli belki de değildi.
         Gece vardiyalarında çalışmak geç saatlere kadar uykusuz kalmak ve kontrolünün başkalarının elinde olması, kazandığın kazancın ise küçük şeyler bile almana yetmiyor olması.  Gücün tükeniyor, bedenin kuruyor git gide yorgun düşüyorsun. Canın hep yatağı çekiyor uyku uyumayı tek başınasın üstelik tükenmişlik sendromu yaşıyorsun. Üstelik etrafımız insan kalabalığı var fakat kendi içimiz ıssız bir ada, yarım yamalak kendimizi anlatabiliyoruz.  Sırlarımızı paylaşabiliyoruz şu uzaktaki hayallerimize elimizi uzatıp ulaşamıyoruz, isteklerimize arzularımıza. 
       Bitti. Her şey bitti çalışma hayatımızın sonuna da geldik. Ama dur daha bitmedi. İçimizde yine kıpır kıpır bir dürtü bizi uyandırıyor. ‘’Mezara kadar ölene kadar çalışmak vardır.’’Diyor. Kalkıyoruz.  Dağınık saçlarımızı örtünün altında toplayarak dağınık düşüncelerimizi kendimizi döven düşlerimizi, düşüncelerimizi dahi arkaya atıyoruz.  Peki bunun anlamı ne?  ‘’Hayata yeniden sıkı sıkıya sarıldım. ‘’ Demek. Karnımı doyurmakla da kalmadım uyandım tekrar, ‘’İşim başım üstüne,’’ dedim hayatı kazanmak üzere çalışma hayatımın içine geri döndüm. Demek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder