Emine üst komşularının kapısını
tıklatıyor, kapıda kaldığının anahtarını kaybettiğini söylüyor. Hiç tanışmadığı
komşusuna, komşusu evine davet ediyor, sabah servis beklerken kendisini durakta
gördüğünü söylüyor altlı üstlü oturuyorlar fakat Emine çalıştığı için komşuluk
ilişkisi yok. Çaresiz kalınca başı sıkışınca komşusunun ziline bastı. Bu
cesareti göstermese kocası gelene kadar karanlıkta dışarıda kalacak. Emine
komşuluk ilişkilerinin nasıl işlemesi konusunda fazla kafa yormuyor. Fabrikadan
başka bir hayat düşünemiyor kurduğu düzen iş temposu ona yetiyor, arada bir
canı batırık istese bu isteğini işyerindeki sıkı dostluk ilişkileri içindeki
arkadaş gruplarının toplantılarına katılarak gideriyor. Emine on altı yıldır
çalışıyor vücudu gibi beyni de yoruldu anahtarı nerede unuttu hatırlamıyor.
Komşusu çocuklarını soruyor çocuklarına annesi ile kız kardeşinin baktığını
söylüyor. Komşusu, ‘’Oturmaya da gel,’’ Emine, ‘’Çalışıyorum gelemem,’’ diyor.
Diğer günler de iş dönüşü birbirlerine el sallayıp selam veriyorlar. Emine’nin
yüzü solgun ve uykusuz, işi ona yetiyor, komşudan bir arkadaşa ihtiyacı yok,
‘’Bir fabrikada çalış, dön komşunun gönlüne göre çalış çok yorucu,’’ diyor.
Emine’nin evi işyerine yakın fabrikayı kendisine hapishane gibi görüyor sabah bir
giriyor akşam karanlıkta çıkıyor. Aradan geçen yıllar onu böyle konuşturuyor.
Emine’nin kendine güveni arttı düzgün sıralanmış bisküvileri kazana alabiliyor
fabrikanın üretiminde söz sahibi olmuş işçiler arasında da seviliyor örnek
kadın işçi olarak gösteriliyor. Evliliklerine yabancılaşan kadınlar gibi
mutsuzlukla kuşatılmış bir evlilik düzeninde dahi o evliliğini yürütebilmenin çarelerini aradı.
Yalnız Emine'nin tuhaf bir tarafı vardı bu nedenle erkekler Emine’yi
birbirlerine işaret ediyor onu makaraya dolamak dişleri arasında
sıkıştırdıkları kelimelerle Emine ile gevezelik etmek için onu
konuşturuyorlardı. Emine de bazen tatlı tatlı sohbetini yapar onların
gönüllerindeki yerlerinden habersiz, bazen de sözleriyle ezer geçerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder