20 Ocak 2018 Cumartesi

FABRİKALAR BULUŞMA YERİMİZ

      Burası buluşma yerimiz şu bacalara bak o bacalardan çıkan koku bu bizim üzerimizdeki koku bizimde oralı olduğumuz kanıtlıyor. On beş yirmi yıl sonra sanki derimiz dahi bisküvi kokar gibi rengimizde biraz solar gibi olacak. Nasıldır orası? Bol bisküvi, çeşidi çikolata, kraker, kek var mıdır orada? Ya da ben de gider çalışırsam başıma orada neler gelebilir? Kimlerle nasıl hangi olaylarla karşılaşabilirim? Telefon kullanmamıza izin veriyorlar mı?  Herkes kendi borusunu mu öttürüyor yoksa her birimiz birinin gong sesiyle mi işe başlıyoruz? Sonra peş peşe işlerimize mi dağılıyoruz? Bak dinle anlatayım: Önce o gür kalabalık kokusu ile birlikte bisküviler fırın makine ve yankılı sesler hep birlikte bir resim gibi çıkar ortaya. Herkes için bir kalem bir de boya herkes kendi resmini boyar. Orası da öyle bir kap ki elini daldıran kabını doldurur her biri de üstü örtülü bir kap bütün hikayeler de o kaplar ve fırının üzerini kaplayan bisküviler içinden çıkar.
         Orada buluşma yerimizde rızkımızın ekmeğimizin başında Esma Vildan, Cevriye, Hayriye çoktan gelmiş olur. Hep birlikte işimizin önünde fırınların önünde az sonra bizde yanlarına katıldığımızda daha farklı bir düzen oluşur başka bir ekip. Şimdi zamanı ziyan etmeden müsrifçe kullanmadan fırından hızla akıp gelen bisküviler zamanı hızlandıracak bizi olduğumuz yerde durduracak. Bu bir baskı boyun eğmek değil. Bu bir düzen elli yıllık bir serüven. Onca yıldır işsizleri kadınları bir mıknatıs gibi kendine çeken bir sistem kadınları birbirlerine yakınlaştıran. Kızlar kadınlar, önceleri birbirlerini görmüyorlardı bile evlerinde dört duvar arasında ama şimdi birbirlerini görüyorlar. Kızlar kadınlar erkekler her biri birbirlerini görüyor ama buluşmak için değil çalışmak için bu da buluşmanın verdiği şok etkiyi yaratmıyor tabi ki bir yabancıymışsın gibi davrananlar da var içlerinde. Şimdi Elif arkasını dönüyor ben de elimi kaldırıp ya da hafifçe gülümseyerek ona selam verirsem o da arkasını dönecek bana gülümseyecek. Küçük küçük kıyım kıyım kıyılmış kadınlar, kızlar kuş gibi çırpınan, tokat yemiş gibi afallayan, iki yana sallanan burada buluşmanın çalışmanın ne demek olduğunu daha henüz anlamayan kızlar kadınlar olacak etrafında her birine birer şok, inan her birine de iyi gelecek derman çok.
         Kenarları pütürlü olanları kaba kenarları dermanları birbirleriyle birleştirmek rahatsız verici ama yavaş yavaş ayaklarımızı birbirine sürüye sürüye ayaklarımızı birbirine vura vura yemeğe giderken veya lavaboya buluşmalarımız daha çok hoş oluyor ve yakınlaşıyoruz. Şimdi burada iş yerinde bizi aydınlatan işimizin üzerinde bisküviden kendimiz bir yeşil yol çizdiğimize göre boş bir alana bakar gibi yani öküzün trene baktığı gibi uzun uzun bakmak yerine bir araya toplanıyor yakınlaşıyoruz.

        Bisküvi toplarken yan yana dururken Havva, o ensiz masanın ucunda ilk önüne gelen bisküvi paketleriyle irkilen daha ortama alışmadan çalışmaya alışmaya, çalışan. Sen olsan ne hissedersin? Kimse sormuyor bile dolaylı veya dolaysız işimizle alışmalarımızda işin zorluğuyla buluşman da eski arkadaşında yanına gelemiyor. O da kendine verilen görevin başında kendi önündeki işiyle baş başa  senden başka da hiç kimse yok ki senin yardımına gelsin, üstelik her birinde de aynı senin yükünden var. Artık hepimiz işçiyiz hepimizin sırtında da bir yük var. Ne yapalım bu yükleri? Taşıyalım mı yoksa bırakalım mı? İşyeri burası hayatımızın zamanımız kullandığımız yer. Berna Nalan, Aydan, Aylin, Handan, Kerime her birimizin boynuna işçi kimliği asıldı ekmeğimiz aşımız bölüp paylaşacağımız pay edeceğimiz elimizi cebimize attığımız zaman çıkaracağımız paralar zamanla da bizimle özdeşleşen kimliğimiz olacaklar. İşçi kimliğimiz. İşçi olduğunu ve bu işi başardığını kanıtlamak için de önüne gelen sıraları paketli malları kusursuzca toplaman gerek. Evet önünde hiç paketli mal kalmamış hepsini toplamışsın bu da senin işi öğrendiğinin yapabileceğinin kanıtı. Havva’da hafif neşeli kendinden emin gürültülü bir kahkaha patlatıyor. Fırından gelen malları da toplayabileceğinin bir kanıtı olarak. Çünkü fırından mal alan kızlar daha çok kendinden emin ve gürültülü sesler çıkartıyor. Şimdi elleri daha hızlı kendinden emin sadece bisküvi ekilmiş bir tarlada ekin toplamak gibi onun üstüne sinen kokusu kızların kuş gibi cıvıltıları bazıları da kendinden geçmiş bir garip kuş misali. Bu mudur işçilik? İşyerinde buluşma çalışma bu mudur? Evet budur dışarıda aylak aylak dolaşmaktansa kah geriden geriye kızları seyretmektense o bisküviye uzanmış bedenlerini gizleyerek evlerine ailelerine bakmakla sorumlu ebedi işçilik. Havva’nın sesi soluğu kesildi uzun yıllar edebi işçiliği düşünemiyordu. İnandıramıyordu kendine uzun yıllar çalışabileceğine bu sınavı verebileceğine. Çalışmaktan geriye ne kalır? Geriye arkadaşının Berna’nın yeşil gözleri armut biçimi Ayla’nın iğneleyici alaycı sözleri,  Handan’ın ağırbaşlı hali yani ortaya koyduğumuz sergilediğimiz davranışlarımız kalır. Bizi buluşturan bir araya toplayarak bizi keskinleştiren bir bıçak gibi her şeyi kesmemize yarayan kimliğimiz kalır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder