HAYATIN KİTABI
Bakın şimdi
de kapıyı çarpıp çıkanlar söyleniyorlar. Sanki dışarıda söylenen şeyler tam umdukları
gibi çıkmamış gibi. Hayatın kitabını yarım okumuşlar gibi anlamadan dinlemeden
nereye böyle? Şimdi kendileri de konuşmuyorlar sadece dersini almış ediyor
ezber misali dinliyorlar, dinlemedeler. Uyanmışlar. Kuşkusuz bu hayat kitabı
öyle kolay kolay da okunmaz bazı şeyleri de yaşamak gerekir. Bazı yılların bedenin
ruhun zarar görmüş olarak, bazı sayfalarına çamur bulaşmış, bazı sayfalarını
yırtıp koparıp atmış olarak, bazı sayfaları solmuş, bazı sayfalar arasında da
çiçek yaprağı kurutulmuş olarak. Bu hayat kitabını okuyabilmen içinde hayat tek
bir pencereden değil pek çok pencereden pek çok gözle de bakmalı pencerenin
dışında kuzeyde biriken yosunları da görmelisin, gece gece içinde biriken
çığlıkların sesini de içinde coşkun bir sel gibi akan duygu ve düşüncelerini de
yaptıklarını ve yapacaklarını da, hoşlanmadıklarını gösterişleri kıskançlıkları
da bir kenara bırakarak, sadece hedefe
kilitlenmelisin. Araya başka şeyler de sokmadan sabırlı da olarak özenle
önündeki işine hedefine kilitlemelisin. İster istemez senin yorgun ve narin
bedenin ayakların seni alıp ister istemez gereksiz yerlere de götürecek seninle
alakası olmayan şeylerin kuru gürültüsü uğultusunu da hissedeceksin. Kendimizin
de izin verdiğimiz şeyler aslında, kendimiz olmak istiyorsak vermemeliyiz. Reddetmeliyiz.
Gerekli yerde gerekli noktayı koymalıyız. Hayat uzun değil yaşadığımız şeylerin
çoğu da saçma sapan ihtiyatlı olmak lazım her kapı açıldığında içeri dalmamak,
her gelene de kapıyı açmamak için. Bizi ağlatan pişmanlıklar, içimizde birikmiş
tortu, kabuk bağlamış bir yara, çok keskin acımasız bir bıçak yarası gibi
içimizde biriktirdiğimiz şeyler hep bu apansız ihtiyatsız açtığımız kapılardan
içeri girenler. Sen en iyisi kendi hayat kitabını kendin yaz ve eline bir teşbih
al ve salla hayatı teşbih yapmışım de bir fincan da kahve al karşısına geç ve
kahveni yudumla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder