27 Ocak 2018 Cumartesi

BEN VE SİZLER

     Sizler oturmuş masa başında o bisküvileri yiyorken bizler de onları için toplamak için masanın  başında  kümeleniyoruz.  Bizler masanın başında hep kazancımızı hesap ediyoruz hem de aynanın karşısına geçip de yeni kendimize biçtiğimiz kıyafetlerin üzerimizde nasıl durabileceğinin hayallerini kuruyoruz.
        Çalışmaya kendim kara verdim. Hangi mantığın fikrin hangi işin bana uygun olabileceğini dahi düşünmeden. Uçucu kaçıcı biri değilim birazda katıyım üstelik.  Buz gibi su katılmamış sek.  Alev gibi parlayan bir de sivri dilim vardır üstelik birden hızla bir kamçı gibi sırtınıza şaklatabilirim. Ama sonra yangından sonra o yangından kaçan fareler gibi kendimden bile kaçarım. O ruhumda bıraktığım etrafımda bıraktığım enkazı da görmek istemem. Mor halkalar gibi.  Oysa kalplerimizde açan bin bir çiçek sırlarımız bizi uykumuzdan uyandıran iş görmemizi çabuklaştıran aman eller duymasın dediğimiz türden sırlarımız da vardır birbirimize anlatacağımız ama ben sesimi yükseltmedikçe anlaşılabilir olmadıkça ama ben de her ayak tıkırtısından huylanırım mangalda kömür bırakmam kavga için kavgaya zemin oluşturmak için sonra da her yanım yanmış tarumar olmuş tam bir enkaz yığını saklanacak  yerimde  kalmamış nereye gitsem? Gece ortasında havada karanlık, ''Aynanın karşısına geçip geçip kaderime ağladım içip içip gönül sayfamda açık seçik….’’yazanları daha bir dile getirebilsem ama korkuyorum kendimin aynanın dışından görünmesinden görüntülenmesinde korkuyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder