Flowpack
makinesi o kadar hızlı çalışıyor işler o kadar hızlı ilerliyordu ki her
çalışanın elleri yüzleri birbirine karışmış sesleri yorgunluktan zar zor
çıkıyordu paletlerde kutulu mallar yükseldiğinde hemen ardından yeni konulan
paletler ve o anda kızların işi nasıl çevirdikleri nasılda döndürdüklerini de
görürdünüz. Tabana kuvvet horoz gibi öten biraz daha bağıran gergin öne eğilip
çalışan malın önünü tutup aşağıya dökülmesini engelleyen kızlar genellikle
kızlar kızlarımıza çok düşüyordu işin içine makine hızı girdiğinde makinenin
hızını durdurmak ne de kızlarımızın ellerini durdurmak isteyen bir iş akışı
sanki hepimiz bu hız seline kapılmış gidiyorduk.
Fabrikada işler işte böylede hızlı
ilerliyordu. Selda veya Çiğdem bu kızları makinenin beslemesinde gördüğünde
seslerini duyduğunda kokularını aldığında operatörün hızla onlara doğru
yönelmesi sanki onlar olmazsa olmazmış gibi makinenin hızını sadece o iki kız
kesebilirmiş gibi bu bir inanç inanmak güvenmek biraz daha yaşlıca biri veya
Günay, Funda o işi yapmaya talip olsa ustaları
hemen o kişileri beslemenin önünden çekiyor diğerlerini yerleştiriyordu. Çünkü
gün uzundu sabaha veya akşama kadar aynı işin üzerinde durabilmek iş bitimini
de görebilmek gerekti. İş bitiminde sarı renk almış sarkmış kalmış yayılmış
kızlar ama yine o bildik o hızın karşında işlerini ilerletiyorlardı. Narin
pembe canlar hepsi de yorulmuş durgun durgun bakıyordu. Makinenin fırının hızına karışan tozlarla
kokuyu üzerilerinde taşıyan çamaşır ipinde sallanan çamaşırlar gibi sallanan
burnu havaya kalkık gözler makine bisküvinin izinde kızlar. Ne telaş ne kaygı
iş hızlı hızlı ilerlerken onlar göre de tıkır tıkır ağır ağır ilerliyordu.
Çünkü kızlar ustalaşmıştı. O pastalar ırmaktan akar gibi ilerlerken o kızlar
şarkı söylüyorlardı kadınlar ince sesleriyle birbirleriyle konuşuyorlardı
gülüşüyorlardı.
Şimdi söyleyin
iş mi onların üstüne egemen? Onlar mı işe egemen? İşçi kızlar da tıpkı eskiler
gibi o köprüyü geçmeye çalışırken kılıçlarını kuşanmışlar işi göğüslemeye hazır
kalabalıktan güç alarak birbirlerinin ellerine de vurup ses çıkartıyorlardı.
Birden bire olan bir şey de değildi. Bisküviyi elinde tutmaya başladığı günden
beri gelişen süreç var gücüyle işine de hakim. İşi ile başa çıkmıştı bir günlük
de değil her gün çalıştığı rutin işlere dönüşmüş, sararmış yüzünde ince bir ter
izi var yorgunluktan ağzı da açılmış, geri geriye döndü ve tekrar arkadaşlarına
da gaz vererek ‘’Bugün rekor mal çıkardık.’’ Diye de haykırdı. Arkadaşları birbirlerinin yüzlerine baktı her
biri de sabah sabah yorgunluktan bir yanları çarpılmış gibi halbuki o kızların
kilolarını sorarsan elli, boylarını sorarsan bir metre atmış santim bile yoktu.
Aslında çalışan ile çalışmayan arasında aç ile tok arasında bunu uzatabiliriz
yaşamın her zıtlığında gidiş gelişleri arasındaki mesafeyi yeter ki sen
çalışmaya azmet, ne boyun ne kilonun bir önemi yoktu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder