2 Şubat 2018 Cuma

ELLERİMİZDE ÇİKOLATA

   Ellerimizde tane tane çikolata inanılmaz bir hızla eğilip doğrularak o paletler de hızla önümüzden akıp geçip gittiler. Bir tünelin içinden geçer gibi edalı bir şekilde gelen çikolatalı tabletler fırsatını bulduğumuzda bir tanesini ağzımıza attığımız açlığımız yatırdığımız fakat o fırsatı da bulamadık tünelden gelen malların önünü henüz kesemedik. Bir bakkal dükkanı gibi onlarca çeşidin içinde başını ne tarafa çevirirsen çikolata ama sen de oraya o işin başına mıhlanmış kalmışsındır. Bedenin orada sabit gözlerin görebildiğin kadarıyla her biri de karşında duruyorlar.  Sen onlara onlar sana bakıyorsun. Sonra o ürünler seni umursamaz bir şekilde depoya doğru yol alıyorlar. Sen ayaklarını bir ileri bir geri hareket ettirirken o soğuk binanın soğuk demirlerin içinde soğutma tünelinden de çıkmış ürünün geliş yolunu izlerken onun geliş hızını durduramayacak kadar da kendini güçsüz hissederdin. Demek ki böyle de kesilip biçiliyoruz lime lime ediliyoruz. Böyle soğuk bantın bir tarafında tek başına bırakılarak ellerin yorgun düşmüş gözlerin nemli incecik her biri bir filiz gibi diğer kızlarla da kollarımız yan yana, yardımsız iki çift gözde üzerimizde, o çalışma şartlarında çalışmak zorundayız sadece özgürce soluk alıp verdiğimiz yemek saatleri kuş ağzı gibi ağızlarımızda o yemeklere sürtülürken yaprak gibi sallanan bedenlerimiz, günde sabaha doğru ağarırken ama çalışmak zorundayız.  Yorulduk yorgun düştük ama çalışmak zorundayız.

      Bunca hareket halindeyken uyuyan uyuklayan gözleri uykusuzluktan kıpkırmızı yanıyorken o duygusuz dünyanın da çevreninde bir parçası olmuşuz. Konumumuzdan kendimizden vazgeçtik ve şimdi de yatağımızda uzanmış upuzun yatıyoruz.  Ne kadar da çabuk uykuya daldık. Ne kadar da çabuk unuttuk yorgunluğumuzu bunun üzerine gözlerimiz üzerine çekilen perdeler ve göz ucuyla ilgini çeken sokak ne de çok şey varmış görmediğimiz ne de çok duymadığımız şeyler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder